Vezin: mefâilün feilâtün mefâilün feilün

Mahâretin bu mu tek? Nerde meyvedar bir ağaç,
Görürsen üstüne derhal hasetle taşları saç!
Demek ki bende de varmış hünerle kâbiliyet,
Ki olmasaydı taş atmazdın öyle, îtiraf et!
Geçenki hicve basıp iblisâne kahkahayı,
Dedim: ‘Yeter bu sükûnet! Ne çok kaşındı dayı.’
’Çekinme söyle ne derdin? Rahat mı battı adam?’
Sabırla affediverdim bu kez de, neyse tamam…
Teferruâtını geçtim, fakat esas konumuz,
Uyak, imâle, zihaftır… Hülâsa: ’vezn-i aruz!’
Şiirde –önce git öğren- redif ne kâfiye ne…
Benimle sonra boy ölçüş, aruz senin neyine!?
Şiirde tavsiye vermek senin mi haddine ha!?
Gidip de kendine yer bul, çekil bizim bu saha!
’Aruz hatâsı mı yapmış’ deyip hatâ ara dur,
Yorulma boş yere amcam, şiir bak işte budur!
Ne tatlı beynini beyhûde yor, ne kendini yor.
Ki vezne uymasa yazmam, tıkır tıkır uyuyor.
Asıl hüner bu değil, herkes uydurur kalıba,
Seninkiler bile uymuş, hüner nedir acaba?
O sende olmayan eşyânın ismidir ki hüner,
O şi’re bir kere teşrîf edip girerse eğer,
Senin şu can çekişen sözlerin hayâta koşar,
Beyitlerinde mahâret kokar benimki kadar!
’Oğullarım edebiyyatçı’ derdin oh ne güzel (!)
Çağır minikleri benden icâzet almaya gel!
Aruzda çokça hatan var, ya sen heceyle dene,
Veyâ kulak ver arûzun büyük kalemlerine…
Aruz kurallarının en mühimmidir ‘’ulama’’,
Ki dikkat et buna ey köhne, bilmeden uluma!
Şiirlerinde zihaf çok, zihaf aruzda hatâ…
Şiir dedim, aman Allah! Şiir değil şamata!
Kolay kalıplara zar zor oturttuğun şu kelam,
’Şiir’ sanırdım azîzim, şiirden anlamasam…
Nazımda yok hünerin, bence git de düz yazı yaz,
Neden mi? Çünkü o nazmın kadar beter olamaz!
Basitçe yan yana gelmiş beş altı kupkuru laf,
O bâri neyse de, alkışlayanların da mı saf!?
’Şiir şiir’ diye kirletme pak kulaklarımı,
Şiir mi yankılanan ses, sinek vızıltısı mı?

Benim kelâmıma ilhâm olan bu şâheseri,
Neden kelâmına lutfetmiyor zavallı peri?
Düşün taşın sabah akşam nazîreler yazadur!
Bu ritmi tutturamazsan sinirden ofla, kudur!
Bu vezne sığdırabildim; fakat yarın kefeni
Çekince üstüne toprak kabûl eder mi seni?
Dokundu şi’rime san’at denen sihirli sopa,
Tabîatımdaki Nef’î dirildi tuttu topa!

( Hicviye başlıklı yazı aruzperver tarafından 11.04.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.