1 Yayın Dünyasının Gözbebekleri 3
Daha evvel bu köşede iki tanıtım yazısını daha yayımlanmıştım. Bazı dergi ve kitapları üçüncü bir yazıya bırakmıştım. Onları da bu yazımda anmak ve haklarını teslim etmek istiyorum. Yayın Dünyasının Gözbebekleri başlığıyla yazmış olduğum tanıtım serisinin ilgi görmesi beni sevindirdi. Bu vesile ile inşallah bu dergiler hakkında bilgisi olmayan okurları tanıştırmış olur ve yola birlikte devam etmelerini sağlamış oluruz. Dergilerin çokluğundan şikâyetçi olsak da bu çok büyük bir sorun değil… Çünkü her canlı gibi dergilerin de yayımlanma, sürdürülme ve bitme hakkı vardır. Onlar da insanlar gibi yaşar, büyür ve ölür. Çünkü ona can veren, ona bir süreklilik kazandıran insandır. İnsan da kendinden bir can, heyecan katmaktadır dergiye…

Sivas denilince nedense aklıma kangal köpekleri gelir çocukluğumdan beri… Herhalde çok fazla kangal köpeklerinden bahsetmişler. Her zaman çocuk kalmıyoruz tabii ki… Sivas aynı zamanda şairler diyarı. Âşık Veysel, Pir Sultan Abdal, Ruhsatî, Talibi Coşkun ve bugün şiirleriyle mest olduğumuz Yavuz Bülent Bâkiler… Tabii bu liste uzayıp gider ama köşemiz buna müsait değil. Bu kadar şairin izleri olan Sivas’ta dergi çıkmazsa olur mu hiç? Aşkar dergisi de “olmaz tabii” diye cevap veriyor bize. Aşkar 24. sayısıyla hatırı sayılır bir okur kitlesine ulaşmış durumda. Üç ayda bir yayımlanan dergi 18. sayısından sonra baskı kalitesi olarak da göz doldurmaktadır. İdris Ekinci ve Hüseyin Karacalar’ın editörlüğünde çıkan dergide şiirler, hikâyeler, makaleler ve çeşitli kitap tanıtımları mevcut. Aşkar 24. sayısında Osman Özbahçe’yi dosya konusu yapmış. Dosya ve anma konuları genelde hayata veda etmiş kişiler için düzenlenir ama bu tabu birkaç yıldır yıkıldı. Eskader bünyesinde Mehmet Nuri Yardım, çeşitli saygı ve anma günleri düzenleyerek yaşayan ve ahirete intikal eden ediplerimizi, düşünce adamlarımızı unutmuyorlar, unutturmuyorlar. Bu geleneği Aşkar dergisi de ziyadesiyle yerine getiriyor. Genç yazarları dosya konusu yaparak, eserlerini ön plana çıkarmaya çalışıyorlar. Hüseyin Karacalar’ın şiire ayrı bir sevdası olduğundan mıdır bilinmez, derginin ilk sayfaları bizi şiirlerle karşılıyor. Aşkar dergisi Sivas’ta yayımlanıyor ve üç ayda bir siz okurlarının merakla incelemesini bekliyor. İletişim için, askardergisi.blogspot.com adresini kullanabilirsiniz.

Sivas’a komşu il Yozgat’a uğrayalım şimdi… Yozgat’tan çıkarak Türkiye genelinde ulaşan Kün Edebiyat Dergisi üç sayı yayımlamış şu ana kadar. Yakın zamanda yeni sayısının çıkacağı haberini aldık. Dördüncü sayının dosya konusu ise “Edebiyat ve Çocuk”. Çocuk edebiyatının titiz bir şekilde irdelenmesi ve çocuklara yönelik yazılan eserlerin daha dikkatli yazılmasına önem vermek gerekiyor. Özellikle son zamanlarda çeşitli kitaplar hakkında şikâyetler hepimizin malumu… Fikirlere düşüncelere gem vurulmaz ancak geleceğimizin teminatı çocuklarımızın düşüncelerini de bunaltmaya hakkımız yok. Dolayısıyla çocuklara önerilecek eserlerin daha iyi seçilmesi ve yanlış anlaşılmalara meydan verilmemesi gerekiyor. Kün Edebiyat dergisi birinci sayısında Taşrada Edebiyatı irdelerken, ikinci sayısında sonbahar mevsiminden mütevellit Eylül sayısını çıkarmış. Malumunuz sonbaharlar buruk bir hüzün emaresi gösterir. Kün Edebiyat Yozgat’ta çıkmasına rağmen tanınmış simaların imzasına da yer vermiş: Hüsrev Hatemi, Ahmet Kekeç, Nurettin Durman, Recep Garip, Muhsin İlyas Subaşı, Mehmet Nuri Yardım gibi uzayıp giden bir liste… Bu da “Taşrada Edebiyat” tabirinin artık lügatlerde yer alan bir kelime olacağını gösteriyor. Zaten Kün Edebiyat dergisi birinci sayısını incelerseniz yazarların ortak görüşünün de bu yönde olduğunu görebilirsiniz. Ayrıca derginin her sayısında yapmaya özen gösterdiği söyleşilere de dikkat çekilmiş. Birinci sayısında İmdat Avşar, ikinci sayısında Hilmi Yavuz ve üçüncü sayılarında Ethem Baran ile söyleşiler yapılmış. Söyleşiler de okurlar için güzel bir nimet diye düşünüyorum. Kün Edebiyat, iki ayda bir yayımlanıyor. Dergiyle irtibata geçmek isteyenler sosyal paylaşım sayfalarından ulaşabilirler: www.facebook.com/KunEdebiyat

Yozgat’tan Ankara’ya geçiyoruz. Güzel ülkemin dört bir tarafından birbirinden kıymetli, emek mahsulü dergiler yağıyor. Keşke hepsine destek olabilsek ama bu mümkün değil maalesef… En azından kendi ilimizdeki dergilerden haberdar olarak o dergilere yazılarla, şiirlerle ve dergiyi alarak katkıda bulunmak en güzeli diye düşünüyorum. Ankara’da yayımlanan TYB Akademi dergisinden biraz bahsedelim… TYB Akademi ismiyle müsemma akademik hüviyete sahip bir dergi. Özellikle üniversitelerin edebiyat, Türkçe ve tarih bölümlerinde okuyan arkadaşlarımızın dergiyi takip etmesinde fayda olduğu kanaatindeyim. Keşke sosyal alandaki öğretmenlerimiz dergiye abone edilebilse… Bizim; düşünen, fikir üreten ve sürekli çalışan bir beyne ihtiyacımız var. Bu muhayyileler çok afaki değildir umarım. TYB Akademi dergisi 6. sayısında, “Balkan Savaşlarının 100. Yılında Büyük Göç ve Muhaceret Edebiyatı” başlığıyla okurun beğenisine sunulmuş. Özellikle akademik makalelerin olduğu bu dergi araştırmacılar, öğrenciler ve öğretmenler için gerekli olduğunu düşünüyorum. Daha evvel; Gazâlî, Evliya Çelebi, Said Halim Paşa, Çağdaş İslâm Düşüncesi ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi dosyalarla göz doldurur sayılara imza attıkları görülüyor. Dört ayda bir yayımlanan dergi, bu yönüyle yazıların çok ciddi ve seçici bir süreçten geçtiğini gösteriyor. 2013 yılı için abone kampanyası yapan dergi, yeni abonelerine ve aboneliklerini yeniletenlere daha evvel yayımladıkları dergilerden, okurlarının seçeceği üç tanesini hediye etmeyi muştulamış. Biz de duyurmuş olalım. İrtibat için www.tyb.org.tr sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Ankara’da bir durağımız daha var. Edebiyat Ortamı dergisi Ankara’da yayımlanıyor. Edebiyat Ortamı denince benim aklıma hemen Mustafa Aydoğan geliyor ve akabinde yıllıklar geliyor. Önce şiir yıllığı ardından Sadık Yalsızuçanlar’ın hazırladığı öykü yıllığıyla Edebiyat Ortamı dikkatleri üzerine çekmeyi başardı diye düşünüyorum. Türkiye Yazarlar Birliğince de Mustafa Aydoğan’ın Bugün Konuştuklarımız isimli şiir kitabı ödüle lâyık görülmüştü. Edebiyat Ortamı dergisi iki ayda bir yayımlanıyor. Malatya’da Niyazî Mısri Sempozyumu vesilesiyle Mustafa Aydoğan beyle görüşme imkânımız oldu, bu esnada 29. sayıyı edinmiş oldum. Sadık Yalsızuçanlar da malumuz olduğu üzere Malatyalı, o da sempozyumda idi. Güzel bir karşılaşma olmuştu. Edebiyat ortamını çekip çeviren Mustafa Aydoğan şair olur da dergi de şiir olmaz mı? “Şiir ve Bilgelik”, “Erdal Çakır ile Şiir Üzerine Söyleşi” konuları şiire verilen değeri gösteriyor. Çeşitli denemelerin, hikâyelerin, makale ve kitap tanıtımlarının yer aldığı derginin “Ne Olmuş Ne Bitmiş” bölümünde dedikodunun beli kırılıyor. Şaka bir yana ama dikkat çeken haberler var. İrtibat için www.edebiyatortami.com adresi kullanılabilir.

Yine Ankara’dan bir dergiyle devam edelim. Kurgan Edebiyat dergisi iki ayda bir çıkıyor. 11. sayısıyla okuru selamlamaya devam ediyor. İçerisinde çeşitli şiir, hikâye ve denemelerin yer aldığı derginin kapağında “Oğuz Atay: ‘Mektubuma Burada Son Verirken’”, “Nahit Sırrı Örik: ‘Kanlıca’nın Bir Yalısında’”, “Türklerin Psikolojisi Nasıl Analiz Edilir?” gibi yazılara dikkat çekilmiş. Ayrıca 11. sayı ile birlikte Mehmet Can Doğan’ın hazırladığı “Elli Yıl Sonra Değişim Dergisi” isimli kitap da okurlara hediye ediliyor. Kurgan edebiyat, derginin yanı sıra kitaplarıyla da bilinen bir yayınevi. Osman Yüksel Serdengeçti biyografisinin yer aldığı Deli Rüzgâr isimli eser Kurgan edebiyat ürünleri arasından çıktı. Hatırlayacağınız üzere bu eser Eskader tarafından ödüle lâyık görülmüştü. Kurgan Edebiyatın dergi ve kitaplarını incelemekte fayda var. İletişim için: www.berikanyayinevi.com.tr adresi kullanılabilir.

Dergi seyahatine devam edelim… Niğde’den çıkan Akpınar dergisine dikkat çekmek istiyorum. Derginin büyük yükünü göğüsleyen İsmail Özmel’e bu fedakârlığından dolayı Niğdeli arkadaşlarımızın teşekkür etmesi gerekiyor. Yerel yayınlar önemlidir, bir ilin devlet büyüklerine sorunları iletmeleri açısından da elzemdir. Mesela Osmanlı zamanında şairler dertlerini dizelere döker ve devlet büyüklerine ulaştırırlardı. Bu açıdan çeşitli yazıların yayımlanmasıyla o ilin kalkınmasına edebiyat dergilerinin öncülük edeceğini söyleyebilirim. İllaki teknik bir projeyi anlatmak gerekmez, düşünmeyi teşvik etmek bile en büyük kalkınmadır! Çeşitli dosya konularıyla dergiyi okurlara sunan Akpınar’ın 39. sayısındaki Asaf Halet Çelebi dosyası özellikle dikkatimi çekti. Asaf Halet Çelebi malumunuz memur idi. Dolayısıyla bu durumu bir türlü sindiremiyordu, yazarlara ve şairlere verilen değerden sürekli dem vuruyordu. Bu hal öyle bir duruma geliyordu ki sürekli sürgüne gönderiliyordu. Asaf Halet Çelebi’nin hayatını okumak gerek, tabii şiirlerini de… Çeşitli makale, şiir ve hikâyelerden oluşan Akpınar, iki ayda bir yayımlanmaktadır. İrtibat için www.akpinardergisi.com adresini kullanabilirsiniz.

Dergiler arasından sıyrılıp biraz kitaplardan bahsedelim. Değirmen dergisinden daha önce bahsetmiştik. Değirmen Yayınları şiir, araştırma ve roman türünde kitaplar yayımlıyor. Bunlardan birini özellikle anmam gerekiyor. Kitap 2012 yılında yayımlandığından 17 yaşındaki yazarımıza ait olan Koruyucu isimli fantastik kurgu romanına dikkat çekelim. Sakarya’da bir lise öğrencisi olan Betül Saray’a ait olan bu eser, 475 sayfalık bir roman. Kitabın üzerinde “Koruyucu Serisi I” notunu görüyoruz, demek ki bunun devamı gelecek. Bu yetenekli kardeşimizin bir yeteneği daha var, kitap kapağının tasarımı kendine ait. Genç arkadaşlarımızın bu şekilde kendilerini geliştirmeleri ve kitaba, okumaya, yazmaya ilgi duymaları güzel bir şey. Okulunda diğer arkadaşlarına da örnek oluyor bu davranışı. Özellikle liseli arkadaşlarımıza tavsiye ederim. Yazarımızın da bahtı açık olsun. Kitabı temin etmek isteyenler kitapçılardan sipariş verebileceği gibi www.degirmendergisi.com adresinden de iletişime geçebilirler.

Gençlere yönelik kitaplardan başladık böyle devam edelim. Kayıhan Yayınlarından çıkan Şah-ı Gülistan isimli küçük küçük hikâyelerden ibaret olan kitap 119 sayfa. Gül ve Bülbül’ün aşkı dillere destan… Bunun üzerinden çeşitli ibretlik hikâyelerle gönüllere seslenmeye çalışılmış. Eserin sonunda küçük bir sözlük de bulunuyor. Sözlük kullanımını yaygınlaştırmak gerek!

Bir de geçmişe bakalım… Yukarıda saydığımız dergiler ve daha öncekiler belki yıllar sonra bir klasik olacak ve zamanı gelince tekrar gün yüzüne çıkarılmak istenebilir. Nuri Pakdil’in Edebiyat dergisi gibi… Dergi fuarı vesilesiyle birçok şeyden de haberdar olmuş oldum. Her ne kadar İstanbul’a gidemesem de sosyal medyadan ve sitelerden fuarı takip ettim. Nuri Pakdil’in Edebiyat dergisinin 1969-1984 yılları arasındaki nüshaları kuşe kâğıda basılarak ciltlenmiş, Bin sayfaya yakın olan bu eseri edebiyatseverlerin dikkatine sunuyorum. Üzeri fiyatı biraz pahalı ama eseri yayımlatan Necip Evlice bey size bu konuda yardımcı olacaktır. İrtibat için: www.edebiyat.com.tr adresini kullanabilirsiniz.

Kitapçıda dergileri incelerken Osmanlıca diye bir dergi ilişti gözüme… Birinci sayısıymış henüz. Merak ettim ve aldım. Dergiye geçmeden evvel birkaç şey söylemek lazım... Osmanlıca bildiğiniz üzere farklı bir dil değil, Türkçenin Arap alfabesiyle yazılmış hali. Bizim geçmiş tarihimizdeki vesikaları okuyabilmek ve anlayabilmek için Osmanlıcayı öğrenmemiz şart. Geçmişle aramızda bir köprü kurması açısından da önem arz ediyor. Bu konu son zamanlarda önemini iyice göstermiş ve Osmanlıca kurslarının yaygınlaştığını gözlemliyoruz. Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın “Bugün Türkiye’de bir münevverin Osmanlıca okumayı bilmesi lazım.” demesi konun önemine dikkat çekilmesine zemin hazırlamış durumda.

Anadolu Üniversitesi bünyesindeki Açıköğretim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı, Tarih, İlahiyat gibi bölümleri okuyan insanların olması sebebiyle de Osmanlıca derslerini gören öğrenci sayısında bir artış olduğunu söylemek doğru olur. –Örgün öğretimdeki öğrencileri de unutmuyoruz tabi…- Yine buna paralel olarak hem Türkiye Türkçesi hem de Osmanlıca Türkçesi ikisi birlikte hikâye kitapları çıkarılmaya başlandı. Pratik yapma açısından güzel bir hizmet olduğunu düşünüyorum. Mesela Yeditepe yayınevinden Nasreddin Hoca Fıkraları 1,2,3 şeklinde üç kitaptan oluşan bir eser yayımladı. Burada Nasreddin Hocanın fıkraları hem Türkiye Türkçesi hem de Osmanlı Türkçesi olarak verilmiş. Ayrıca Kayıhan yayınları Osmanlı Türkçesi [Yeni Metod] başlığıyla bir kitap yayımladı. Osmanlıcayı öğrenmek isteyen arkadaşlarımızın istifadelerine sunuyorum bu eserleri.

Osmanlıca dergisine gelince, dergideki bilgilere göre üç ayda bir yayımlanacağını öğreniyoruz. Bu da ciddi bir hazırlık sürecinden geçtiğini gösteriyor. İçerisinde eğitimlerle birlikte çeşitli yazılara da yer verilmiş. Sunuş yazısı hem Türkiye Türkçesi hem de Osmanlı Türkçesiyle verilmiş. Bu da çok güzel olmuş. “Osmanlıca Hakkında Kim, Ne Dedi?” başlıklı yazılarında çeşitli yazar ve düşünce adamlarınızın söylemlerine yer verilmiş. Daha sonra Arap Harflerinin öğretilmesine geçilmiş, renkli bir muhteviyata sahip olmasıyla da ilgi çekici olmuş. Dilerim bu dergi uzun soluklu olur ve yayın hayatına devam eder. Dergiye ulaşmak isteyenler, www.osmanlicadergi.com adresini kullanabilirler.

Böylece üç seriden oluşan tanıtım yazımızı sonlandırmış olduk. İnşallah zaman zaman yine bu türden tanıtımlarla kıyıda köşede kalmış ya da gözden kaçmış dergilerden bahsetme imkânı buluruz. Her daim kitapla kalın…

Not: Temrin dergisinin 57. sayısında (Ocak-Şubat 2013) mütefekkir Cemil Meriç’in “Dergiler hür tefekkürün kaleleridir.” sözünden hareketle günümüzde dergilerin hür tefekkürün kaleleri olup olmadığını yazar arkadaşlarımıza, hocalarımıza sorduk. Sağ olsunlar cevapladılar. Bu sayıyı dikkatlerinize sunarım. Bilgi için, www.temrindergisi.com
( Yayın Dünyasının Gözbebekleri 3 başlıklı yazı Erol AFŞİN tarafından 23.01.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.