Dağ
bana bakar ben de dağa.
Baktım
dolanır zirvesinde, beyaz bulutlar.
Ve
o dağın, ormanları görünür,
Rüzgârların
araladığı boşluklarından..
O
dağ bana,
Seslenir de, karşıdan.
Ey
der, ey…
Hani
sen kör oğluydun, hal hatırımızı sorardın, bir zamanlar..
Ne
oldu;
Nicedir
sorduğun yok, uğradığın yok dağlarına,
Küstün’
mü der, o dağlar bana.
Karşımda,
bir dağ var.
Bembeyaz
zirvesinde parlayan bir güneşle oynayan.
Kim
bilir şimdi, nasıldır oralar.
Kardelenleri
açmıştır...
Ve
çayır çimenleri, baharına kavuşmuştur.
Yine
derelerinden, avuç, avuç, içilecek suları
akardır.
Baktıkça
o dağa,
Geçmişteki,
yıllarımı hatırlatır bana.
Karşımda,
bir dağ var.
Yorgun
bir güneş dolaşır durur baktım dağın üzerinde.
Ona
baktıkça,
Karlardan
yansıyan güneş, gelir vururdur gözlerime.
Ve
o güneş bir ana gibi okşarken dağları,
Okşar’
da, gider benim gücüme...
Sormadan
geçmişten bir şeyler söyler bana..
Karşımda,
bir dağ var.
Uzanmış
mavinin yeşilin olduğu yere..
Sordum
da, adına Bey dağları ya da Toroslardır
diyorlar.
Akşamın
olduğu, güneşin battığı yerden,
Göz
kırpar durmadan bu dağ.
Ve
sonra bir yel dolaşır hafiften, gelirde üstüme,
O
dağın kokusunu koklatır bana.
Taze
kekikleri kokar.
Ve
yeni açmış kardelenleri çiçekleri kokar.
Bu
dağ,
Özletir,
hatırlatır, geçmişten pek çok şeyleri bana.
Ahmet
Yüksel Şanlı er
09
Mart 2013
Antalya