Makale / Toplumsal Makaleler

Eklenme Tarihi : 2.09.2009
Okunma Sayısı : 1463
Yorum Sayısı : 2
AÇILIM-4




İmparatorluk, uzun savaş yıllarından sonra ,sivil omaktan çok, idarede de askerlerin etkin olduğu bir yapı kazanmıştır. Modernleşme çabalarının da önce ordudan başladığını bilmemiz de yarar vardır. Bu durumu, bir tür şartlar oluştururken, siyasi elitlerimimzin de çok güçlü olmadığını bilmeliyiz. İmparatorluğun bütün alanına yayılan öz güven kaybı, sadece halkta değil; siyasi elitler de, düşünce adamların da ve bir çok askerde de mevcuttu...

Bu duruma elbette itiraz gecikmeden geldi! Daha çok ordu içinden itirazlar yükseldi. İttihat Terakki’nin acemice çabaları, tezcanlılığı, Enver Paşa’nın Sarıkamış Harekatı, bu güven bunalımını aşma çabalarının bir sonucudur. Son yirmi yıllık çabalar da bekleneni başaramamış, güven bunalımı dahada derinleşerek devam etmiştir.

Birinci dünya savaşıyla imparatorluk tasfiye edilmiştir. Kurtuluş Savaşı sonrası, elde kalan vatan yoprakları üzerinde,yeni bir devletin ilan ve inşaası mecburiyet halini almıştır. Son iki yüz yılda gösterilen dönüşüm çabaları sonuç vermediğinden, kurulacak yeni devlet eskisine asla benzemeyecektir!

Fransız ihtialinin dünyaya getirdiği yeni rüzgar, milli devletlerin kuruluş yolunu aşmıştır. Osmanlı dünyanın önemli bir bölgesinde, önemli bir güç olduğundan; her değişim ve dönüşüm onun duvarlarına çarpıyor, dönüşüyor ve dönüştürülüyordu. Girit, Yunan, Bulgar ayaklanmaları ve ardından gelen bağımszlık hareketleri.. İçerde dış desdekli ermeni ayaklanmaları; toplumun da, askerlerin de, elitlerin de gözünü açmaya yetmişti. İmparatorluğun yeniden ihya edilemeyeceğine artık herkes inanıyordu. Yeni bir yapılanma yeni bir devlet artık kaçınılmazdı...

İşte tam bu eşikte, pek çok siyasi düşüncede boy veriyordu. Osmanlıcılık, islamcılık, Türkçülük en güçlü argumanlara sahip fikir hareketleri olarak siyasi tarihimizde yerini alıyordu. Osmanlıcılık ve islamcılık toplumdan belki zımnen en büyük desteği görse de, güven bunalımını aşmak için yeterli heyecanı vermiyordu. Daha çok eskinin başarılarına sığınarak bağlılarının tatmin yoluna gidiyordu. Yeni kurulacak devletin yapısı için önemli bir önerileri de yoktu.

Elde kalan anadolu topraklarının bin yıllık türk yurdu olması, türkçenin Orta Asya’dan adriyatik denizine, kırımdan Arap Yarımadası’na kadar olan imparatorluk sahasında yazı dili ve baskın oranda konuşma dili olması ,zaman içinde ideologlar ve milli edebiyatın oluşması, türkçülük hareketinin elini güçlendiren nedenlerdi. Siyasi elitlerden, bürokrasiden, dahası askerlerden de diğer fikir hareketlerinden fazla destek görüyordu. Bu böyleydi diye kurulacak devlet elbette Türkçü bir devlet olmayacaktı ,ama, Türk Kültürünü esas alan bir yapıyı oluşturacaktı.

Yüzde yüz türklerden ibaret olmasa da, belli ki kurulaacak devlet bir türk devleti olcaktı. Resmi Dili ,Türkçe olacaktı. Coğrafi vatanı, bin yıldır da batılılarca anıldığı gibi Anadolu Türkiye olacaktı.

Bunun böyle olmasını,türklerle birlik, bu ülkenin türkler kadar has evlatları olan,vatansever insanların da, daha çok böyle olmasını istemiş olduklarını unutmamalıyız. Ahmet Vefik Paşa ve Mehmet Akif bu anlamda en canlı örneklerdir.

Kurulacak devletin ırk endişesi taşımayan ve bütün unsurlara dayalı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğu görülecektir.


( Açılım-4 başlıklı yazı HayrettinYazcı tarafından 2.09.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu