senin de ismin taşlara kazınacak
vazgeçilmez olmak
ölmeyene mahsustur ancak
bin kez yaşadık sevmeyi
bin kez vazgeçtik
bin kere tövbe ettik
biz aslında "sevmeyi" değil
birbirimizi tükettik...
şimdi yine döndü mevsimler
yine "su çiçekleri" doldurdu
soğuktan titrediğimiz yerleri...
senle bastığımız çimenler şimdi yeniden açma hevesinde
böğürtlen kokusu bile senden yadigar
ekmek yerine çikolatayla beslediğimiz yavru köpekler...
bir de rüyalarda suladığım "su çiçekleri"
bir "rüyaydı" her şey
gördük ve bitti
ben suladım çiçekleri..
elim değdiği kadar.
bil ki,
ben senden değil kendimden vazgeçtim...
sen "başka baharlarda" açsan bile
ben "seni" değil "ruhunu" sevdim...
"tâbesten"