Sokrat: Merhaba! Seveceğin bir öneri getiriyorum: Bugün konumuz eleştiriden eleştiriye olsun.
Meraklı Eşek Arısı: Merhaba Sokrat! Sevindim.
Sokrat: Bu sorgulamada yönetici olmak ister misin?
Meraklı Eşek Arısı: Hayır istemem! Çünkü önceden hazırlık yapmam gerekiyordu.
Sokrat: Öyleyse yöneticilik bana kaldı. Uygulamadaki kuralları biliyorsun değil mi, yoksa hatırlatayım mı?
Meraklı Eşek Arısı: Hatırlatmana gerek yok. Bir an önce başlayalım.
Sokrat: Önce bir gözlem aktaracağım. Biraz uzundur. Dikkatle dinlemeni rica ediyorum: Erkek aslan, dişisinin avlanmasını uzaktan izliyordu. Dişi aslan otların arasından sürünerek ilerliyordu. İleride otlayan yaban öküzü sürüsüne iştahla baktı. Sürünün içerisinden bir tanesini gözüne kestirip, ona doğru koşunca, yüzlerce hayvan kendileri için de tehlike olabilir düşüncesiyle kaçışmaya başladılar. Dişi aslan hedefine kilitlendiği için hemen yanı başında olan hayvanlara bakmıyordu bile. Yaratılan panik sonucu öküzlerden bir tanesi tökezleyip, tam aslanın önüne düştü. Hemen kalktı ve can havliyle boynuzlarını silah olarak kullanarak aslana karşı saldırıya geçti. Aslan önce durakladı, sonra ise çareyi kaçmakta buldu. Aslanın kaçtığını gören diğer öküzler de cesaretlenip saldırıya katıldılar. Uzaktan bu olayı izleyen erkek aslan kıs kıs gülüyordu!
Meraklı Eşek Arısı: Bir filozofa sormuşlar: “Şansa inanır mısın?” Filozof: “Evet, yoksa sevmediğim insanların başarılarını neyle açıklardım.” Demiş.
Sokrat: “-Onu neden öldürmek zorunda olasınız ki?-Çünkü o benim düşmanım. - O zaman, biraz bekleyin zaten ölecek.... “
Meraklı Eşek Arısı: Sorunları çözmenin en iyi bir yolu da beklemektir.
Sokrat: “-Bazı güzel kadınlar kaprisleri nedeniyle çekilmez oluyorlar. -Allah’ın gülü dikenli yarattığına hayret edeceğiniz yerde, dikenler arasında gül yarattığına hayret ediniz. “
Meraklı Eşek Arısı: Dikeni değil gülü görmelisin.
Sokrat: “-Hakimler, suçlulara ceza vermekten çekiniyorlar, çünkü onları koruyabilecek bir güç yok. – Adaletin kılıcı ile vuran kol, ne kadar zayıf olursa olsun, gene kuvvetlidir. Adaletin kuvvetli, kuvvetlilerin de adaletli olmaları gerekir.”
Meraklı Eşek Arısı: Güçsüz adalet, güçlü suçlular yaratır.
Sokrat: “-Ama ben zenginim… - Ben erdemden başka zenginlik tanımıyorum. “
Meraklı Eşek Arısı: Tükenmeyen tek zenginlik erdemdir.
Sokrat: “-Birisi bir şey çalıyorsa, bana göre ahlaksızdır. - Ben her türlü ahlaki hüküm vermeye, övmeye ve mahkûm etmeye karşı derin bir tepki duyarım. Alışılagelen ahlaki hükümlere karşı şunu sorarım: Hükmü veren hüküm vermeye esas itibarıyla haklı mıdır? O onun yeterli derecede üstünde midir? Onun sağgörüsü, hayal gücü, yeterli deneyimi var mıdır, bir bütünü tasarlaması için… “
Meraklı Eşek Arısı: Bu sorgulama aklıma Hz. Ali’nin bir sözünü getirdi: “Her derde bir deva bulunur. Lakin ahlaksızlık illetine ilaç bulunmaz.”
Sokrat: “-O kadına karşı olan duygularımı anlatmaya çalıştım, ama o sadece bakmakla yetindi. -Kadınlar erkeklere söyleyeceklerini gözleriyle söylerler.”
Meraklı Eşek Arısı: Gözlerin anlattıkları her zaman sözlerden daha fazladır.
Sokrat: “-O kadar iyi bir insan ki herkese iyilik yapmaya çalışıyor. Yüzündeki ışık tüm karanlığı aydınlatıyor. - Gül sunan bir elde daima bir miktar gül kokusu kalır. “
Meraklı Eşek Arısı: Gülle ilgili bir kıssadan hisse hatırladım: Asya’da eski zamanlarda bir genç Tibet Rahipleri’ne katılmak ister. O zamanlar tapınaklardaki rahip sayısı sınırlı imiş ve rahipliğe kabul edilmek imkansızdır. Genç her şeye rağmen şansını denemeye karar verir. Bir tapınağın kapısını çalar. Kapıyı açan görevliye dilinin döndüğünce tapınağa katılmak ve rahip olmak istediğini anlatır. Görevli kapıyı kapatır bir müddet sonra elinde tamamen su dolu bir kap ile geri döner ve bunu gence uzatır. Bu hareketin mesajı çok açıktır. Tapınaktaki rahip sayısının kalabalık olduğunu, onu kabul edemeyeceklerini ima etmektedir. Genç çok üzgündür ancak ümidini kaybetmez. Hemen bir gül yaprağı kopartır suyun üzerine koyar ve kapıyı çalarak su kabını geri verir. Ve bu kez onu içeri kabul ederler. Çünkü mesaj çok anlamlıdır: Bir gül yaprağı, suyu taşırmaz...
Sokrat: Öyleyse ben de güle dair bir yakınma ekleyeyim: “Hain gül, sen çıktıktan sonra aşka kan düştü...”
Meraklı Eşek Arısı: Bir tane de benden: “Papatya gülü nasıl kıskanmasın? Seviyor mu diye onun yapraklarını koparıp fal bakan âşık, gülü ise sevdiğine veriyor.”
Sokrat: “- Hem seviyorum diyorsun hem de dünyadan şikâyet ediyorsun. O sevgi de bu dünyada yaratılmadı mı?”
Meraklı Eşek Arısı: Martin Luther King demiş ki: "Karanlık karanlığı kovamaz, ancak ışık kovabilir karanlığı. Nefret nefreti kovamaz, ancak sevgi kovabilir nefreti."
Sokrat: “-Kötüden kaçtıkça kötülük buldum. - En kötü sonucu kabullenen, en iyi sonucu elde edecektir. Çünkü sorunla en yıkılmaz cesaretle boğuştuğunuz an, en kötü sonucu göze aldığınız andır. Hiç bir asker ölmekten korkmayan asker kadar korkutucu olamaz. “
Meraklı Eşek Arısı: Cenap Şehabettin’e göre"Canı sıkılınca hayvan uyur, insan kötü şeyler düşünür."müş.
Sokrat: “-O kadar çok acıkmıştım ki hiç doymayacağım sandım, ama biraz yiyince yanıldığımı anladım. - Deve yükü aş olsa, aça az görünür. “
Meraklı Eşek Arısı: Bu eleştirideki son cümleyi söyleyen tuzu kuru biri olmalı. Çünkü bir atasözünde der ki : “Tok açın halinden anlamaz.”
Sokrat: “- Doğa, boğalara boynuz; atlara sağlam tırnaklı ayak; tavşanlara hız; aslanlara dişlerle dikenli derin bir ağız; balıklara yüzgeç; kuşlara kanat ve erkeklere önlem alma özelliği verdi. Onun artık kadınlara verebileceği hiçbir şeyi yoktu. O halde onlara ne verdi? Güzellik… Güzellik demirden ve ateşten daha kuvvetlidir…-Bazı kadınlar bu güzellik kozunu bir müddet kullanabilirler, ama bunun da bir sonu yok mu? -Evet var. Çünkü güzellik, doğanın kadınlara verdiği ilk armağan, aynı zamanda geri aldığı ilk şeydir. “
Meraklı Eşek Arısı: Veren de alan da aynı olduktan sonra bunda tartışacak ne var?
Sokrat: Adam o gün çok yorulmuştu, biraz dinlenmek için bir ağacın gövdesine vücudunu yasladı. Bir süre o şekilde durdu kımıldamadan. Rahatladığını anlayınca birisiyle konuşmak ihtiyacı hissetti. Dostça olmasa bile birkaç dakika şuradan buradan konuşacak birini de buldu. İnsanlara karşı duyduğu sevgiyi göstermek için yardım edecek bir kişi aradı. O kişi hemen çıkıverdi karşısına. İçini kemiren sırrını paylaşacak gerçek bir dost aramaya başladı. Nedense hâlâ arıyor…
Meraklı Eşek Arısı: Bir bestekâr da aynı dertten muztarip olmalı ki “Bir dost bulamadım, gün akşam oldu.” Diye duygularını dile getirmiş.
Sokrat: “Genç kız kendisini sevdiğini söyleyen delikanlıyı sınamak düşüncesindeydi. Bakalım kendisi için neler yapabilirdi. Sordu ve şu cevabı aldı: -Senin için ben ölürüm. Daha ne yapmamı istersin ki.. Bu cevap üzerine genç kız, o delikanlı ile bir daha konuşmak gereğini bile duymadı. “
Meraklı Eşek Arısı: Sevgi öldürmez; yaşatır.
Sokrat: “-Dilenci sadaka için yalvarıyor, o ise sevgi dileniyor. -Birisi bir insanı öldürmüş, o ise içindeki sevgiyi. -Hırsız eşya çalmış, o ise vergi kaçırmış. -Birisi korkuyor, o da korkuyor. -Birisi ağlıyor, o da…. -Yaşam yollarında kendimizle tekrar tekrar, bin bir kılıkta karşılaşırız. “
Meraklı Eşek Arısı: Ben senim, sen de ben…
Sokrat: “-Hata yapmaktan korkuyorum. O nedenle hiçbir şey yapmıyorum. - Hiç hata yapmamış adam, yeni bir şey denememiştir.”
Meraklı Eşek Arısı: Ders alınan her hata, deneyim hanemize yazılan yeni bir kazançtır.
Sokrat: “-İktidarın sanatçısı olmaz. Varsa beslemedir, yağdanlıktır. Sanatçı muhaliftir, muhalefettedir. Benimsediği bir siyasi görüş olabilir, bazen bu görüş de iktidara gelebilir. İktidar olan benimsediği siyasi görüş, yanlış yaparsa sanatçı, hemen muhalefete geçer. Onun bu davranışı döneklik değildir, kutsal başkaldırı hakkını kullanmadır. - Sanatçı sadece ağzıyla konuşmak zorunda değildir. Kalemiyle, fırçasıyla, müzik aletiyle, balyozu ile ağzı ile anlatacaklarından çok daha fazlasını söyleyebilir.”
Meraklı Eşek Arısı: Bir toplumdaki sanat eserlerinin çokluğu, özgür düşüncenin varlığının da kanıtıdır.
Sokrat: “-Şüphe, bilgi azlığından değil; aksine bilgi çokluğundan kaynaklanır. -Konfüçyus bir arkadaşına şöyle der: “Senin bir yumurtan var, benim bir yumurtam var. Sen yumurtanı bana versen, ben de yumurtamı sana versem, yine senin bir yumurtan benim de bir yumurtam olmuş olur. Ama senin bir bilgin var, benim de bir bilgim var. Sen bilgini bana versen benim bilgimle birlikte iki bilgim olmuş olur. Ben de bilgimi sana versem senin bilginle birlikte iki bilgin olmuş olur.”
Meraklı Eşek Arısı: Sorgulamanın akışını keseceğim ama sormadan da geçemeyeceğim: Sokrat, ben her şeyden şüphe eden bir insanım. Bu benim çok bilgili olduğumu mu gösterir?
Sokrat: Hayır. Burada anlatılan ş bilimsellik özelliği taşıyan şüphedir. Oysa sendeki büyük bir ihtimalle sıradan, diğer bir deyişle adi şüphedir. Sıradan(adi) şüphe bireylerin gündelik yaşamdaki olaylarla ilgili olarak duydukları şüphedir. Mesela sen benimle ilgili bazı konularda şüpheye kapılabilirsin. O zaman bu sıradan bir şüphe olacaktır.
Meraklı Eşek Arısı: Kocasının kendine ihanet ettiğini düşünen kadınınki de böyle bir şüphe olmalı! Doğru bir örnek mi verdim? Bir de bana şüphenin ne olduğunu açıklar mısın?
Sokrat: Verdiğin örnek doğru. Şüphe hayal kurma, rüya, akıl yürütme gibi bir düşünme biçimidir. Az önce örneğini verdiğim sıradan şüphe ve bilimsel şüphe gibi çeşitleri vardır.
Meraklı Eşek Arısı: Bilimsel şüpheyi, sıradan şüpheden nasıl ayıracağız?
Sokrat: Bazı felsefi akımların insan zihnini uyarması bilimsel şüphenin hazırlayıcısı olmuştur. Bilimsel şüphe, bilimle uğraşan bir insanın hakikati bulmasını, hataya düşmemesini sağlar. Bilim adamı araştırmasını yaparken yaptığı açıklamalardan ve ortaya attığı hipotezden şüphe eder. Ama deney bunları doğrularsa, bu açıklamalar kanun halini alır ve şüphe ortadan kalkar. Yani bilim adamının şüphesi bir yere kadar devam eder ve sonra biter. Bilim adamı şüphe etmek için şüphe etmez, doğruyu ulaşabilmek, gerçekleri bulabilmek için şüphe eder. Kısacası bilimsel şüphe, hakikate ulaşmak için bilim adamı tarafından bir “araç” olarak görülür.
Meraklı Eşek Arısı: Benimki ile, bilimsel şüphe arasındaki farkı anladım.
Sokrat: Bunlardan başka İlkçağ’da birer felsefi akım olarak ortaya çıkan Sofistler’de ve Septikler’de görülen şüphe çeşidi ile; bir de Descartes(Dekart) ve Hume(Yum)’da görülen metodlu şüphe vardır. Descartes ve Hume şüpheden faydalanarak akıl yürütme yoluyla birtakım doğrulara, hakikatlere ulaşmışlardır ki onların başvurdukları bu yola metodlu şüphe denilmektedir.
Meraklı Eşek Arısı: Açıklamaların için teşekkür ederim Sokrat. Gerçekten de bilgilendim, ama şimdi izin verirsen şüphelerimle baş başa kalmak istiyorum.
Sokrat: Nasıl istersen öyle olsun. Hoşça kal.
● ● ●