Sokrat: Merhaba Meraklı Eşek Arısı! Nasılsın, ne yapıyorsun, günlerin nasıl geçiyor?

Meraklı Eşek Arısı: Merhaba Sokrat! Çok iyiyim. Yeni yeni tatların, hazların peşindeyim?

Sokrat: Mesela!

Meraklı Eşek Arısı: Mesela artık doğa ilgimi çekiyor ve bana haz veriyor. Gerçi doğayı tam olarak anladığımı söyleyemem ama gene de onda hoşuma giden çok şey olduğunu fark ettim.

Sokrat: Sen anlasan da anlamasan da doğa yine de gerçekleri sana kendi diliyle anlatacaktır. Doğa iyi bir öğüt vericidir.

Meraklı Eşek Arısı: Ben sadece insan öğüt verir sanırdım. Doğa da mı öğüt verir?

Sokrat: Evet. İnsanın öğüdü doğanınkinin yanında ne ki?

Meraklı Eşek Arısı: Öyleyse bu öğütlerden faydalanmak için doğanın dilini, daha doğrusu ne dediğini anlamak gerekir. Ben bunu nasıl anlayacağım?

Sokrat: Doğanın konuştuğu dili tercüme edecek tercüman bulamazsın. Bunu doğanın içinde yaşayarak öğreneceksin. Sezgilerin doğayı tanımanı, dilini anlamanı sağlayacaktır.

Meraklı Eşek Arısı: Galiba haklısın. Geçen gün hava oldukça güzeldi. Biraz nehir kıyısına doğru yürüyüş yaptım. Nehrin kenarına geldiğimde yorulduğum için bir ağacın altındaki çimenlerin üzerine oturup etrafı seyrettim. Çığlık atarak uçuşan kuşlar olduğu gibi nehirden su içmeye çalışan kuşlar da vardı. Çimen kokusunu derin derin çekerek ciğerlerime doldurdum. Benden birkaç metre ileride tek başına topuyla oynayan küçük, sevimli bir kız gördüm. O da kuşlarınkine benzeyen sevinç çığlıkları atıyordu. Bu çığlıklar topunu nehre kaçırınca kesildi.

Sokrat: Maalesef güzellikler çoğunlukla bir olumsuzluk tarafından sonlandırılır.

Meraklı Eşek Arısı: Evet öyle.Küçük kız dereye kaçırdığı topunun arkasından baka kalmıştı. Çünkü burada su derin ve hızlı akmaktaydı. Küçük kız, gözden kayboluncaya kadar suyun üzerinde hızla uzaklaşan topunu izledikten sonra ağlamaya başladı. Gözyaşları yanaklarından süzülüyordu. İlk defa bir insanın gözlerinden bu kadar çok yaş çıktığını görüyordum.  Onun bu durumu beni etkiledi ve yanına gidip bildiğim halde neden ağladığını sordum. Yüzüme “Bilmiyormuş gibi yapıp sorma!” der gibi baktı ve sonra da ağlama nedenini anlattı. Gözyaşlarını silmesini, yeni bir top alması için gereken parayı ona vereceğimi söyledim. Elimi cebime sokup çıkardığım parayı uzattığımda beklemediğim bir tepki ile karşılaştım. Parayı almak istemiyordu, çünkü elimi itelemişti.  “Ben topumu isterim” Deyince oradan ayrılıp gittim ve ona yeni kocaman bir top alıp getirdim. Fakat topu kıza vermek istediğimde gene aynı tepkiyle karşılaştım: “Ben, topumu isterim.” Topu kızın yanına bırakıp gitmeyi düşündüm ama onun dönüp de topa bakmadığını bile fark edince, dere boyunca suyun götürdüğü topu aramaya karar verdim. Bulmam zayıf bir ihtimaldi, ancak gene de bir umut vardır, diye düşündüm. Gerçekten de umut varmış. Çünkü iki yüz metre kadar gittikten sonra topun derenin kenarındaki bir ağacın dalına takılı olduğunu gördüm. Eğilip, aldım. Eski, solmuş ve küçücük plastik bir toptu. Kız beni elimde topla kendisine doğru geldiğimi görünce ağlamayı kesip yerinden fırladı ve koşmaya başladı. Kıza topu verirken dedim ki: “Onca gözyaşı döktüğün top bu muydu? Değer mi?” Kız, elindeki topu elbisesinin eteği ile kurulayıp silerken bana cevap verdi:” Evet değer. Çünkü bu benim ilk topum ve ben bunu harçlıklarımı biriktirip aldım.”

Sokrat: Bu yaşadığın olay da bize gösteriyor ki her şeyin değeri herkese göre aynı olmayabilir. Senin için pek değerli olmayan o küçük, soluk plastik top, sahibi kıza göre büyük bir öneme sahipmiş. Tabii farklı şeyler için de bu değerlerin değişmesi söz konusudur. Mesela elmas da taş da yontulur; ama yontulduktan sonraki değerleri aynı değildir.

Meraklı Eşek Arısı: İnsanlar için de aynı değil mi? Benim beğendiğim, değer verdiğim birisi senin için aynı değerde olmayabilir.

Sokrat: Ayrıca bugün beğendiğimizi daha sonra beğenmeyebiliriz veya tersi de olabilir. Madem söz beğenmeden açıldı, bununla ilgili sana bir hikâye anlatayım: Kral eskiden söz ve davranışlarına güldüğü soytarısından son zamanlarda artık hoşlanmamaya başlamıştır. Nitekim yaptığı soğuk bir espri üzerine soytarıyı huzurundan kovar ve bir daha da oraya uğramamasını sert bir dille söyler. Zavallı soytarı, üzülür üzülmesine de yapacak başka bir şey olmadığından başına gelenlere katlanmak zorundadır. Sarayda izbe bir yere sığınır ve burada kralın öfkesinin geçeceği günü beklemeye başlar. Ancak beklenen gün bir türlü gelmez… Bu arada eskiden kralın ona gösterdiği ilgiyi çekemeyenler de soytarı ile alay etmekte ve gördükleri her yerde kahkahalarla gülmektedirler. Kralın kendisini çağıracağından iyice umudunu kesen soytarı “Sonunda ölüm bile olsa kralın huzuruna çıkıp kendimi affettireceğim.” Der ve bir yol bulmaya çalışır. Bulduğunda da hemen kralın ayaklarına sarılıp kendisini affetmesini ister. Kral “Sen artık beni eğlendiremiyorsun. Seni beğenmiyorum” Diyerek bu isteği reddeder. Bunun üzerine soytarı “Yüce kralım, sizi eğlendiremiyorum ama saraydaki onca insanı aylardır eğlendiriyorum.” Deyince kral sorar: “Nasıl beceriyorsun? Buna inanayım mı?” Soytarı, “Benim becerimden kaynaklanmıyor bu eğlendirme. Siz beni kovduktan sonra saraydaki herkes benimle alay edip eğlenir oldu.” Der. Bu cevap kralın çok hoşuna gider ve bir kahkaha atıp, onu gene yanında görmek istediğini söyler. Ayrıca bir kese altın vererek gönlünü de alır.

Meraklı Eşek Arısı: Doğrusu soytarı der geçeriz, küçümseriz ama soytarılık bile beceri ve akıl gerektiriyormuş.

Sokrat: Doğru. Az önceki anlattığın topunu kaçıran küçük kızla ilgili olayı sen gerçekten yaşadın mı? Yoksa…

Meraklı Eşek Arısı: Neden bana inanmıyorsun ve neden benim her davranışım karşısında hayrete düşüyorsun?

Sokrat: Sana inanmıyorum ama inanmak istiyorum. Senin her davranışına da hayret etmiyorum. İyi olan davranışlarına hayret ediyorum. Aslında iyi davranışlarına tanık oldukça sevinç de duyuyorum.

Meraklı Eşek Arısı: Arada sırada yaptıklarım beni iyi insanlar sınıfına koymanı gerektirmez değil mi? Böyle bir niyetin varsa vazgeç derim.

Sokrat: Ben insanları oldukları gibi kabul etmekten yanayım. Bak, Meraklı Eşek Arısı, eskiden ister iyi ister kötü davranışlar yapmış ol. Bunun fazla bir önemi yok. Önemli olan bugündür. İyi bir bugün yaratmak için de kişi yaşamını sorgulamalıdır. Çünkü sorgulanmamış bir yaşam, yaşamaya değmez.(s)

Meraklı Eşek Arısı: Ben kendimden de yaşamımdan da memnunum. İstesem de yapamam dediğini, çünkü sorgulama nedir, nasıl yapılır bilmiyorum.

Sokrat: Bütün açık yüreklilikle yaşamındaki iyi ve kötü olayları düşünebilirsin. Bunu yaparken vicdanını ve aklını kullanmalısın. Ama mutlaka denemelisin.

Meraklı Eşek Arısı: Denemezsem ne olur? Bana ne zararı var?

Sokrat: Sorunun cevabını sana karınca versin: Karınca her gün gelip geçtiği yolunun üzerinde bir taş görmüş. Taşın etrafından dolaşıp gidebilirmiş ama gene de doğrudan, kestirmeden gitmek varken dolanarak yolu uzatmak istemediğinden taşı oradan kaldırmaya karar vermiş ve itelemeye başlamış. Tabii taşı yerinden bile oynatamamış. O sırada şarkısını söylemekte olan ağustos böceği saklandığı otlar arasından başını uzatınca kan ter içinde kalmış olan karıncayı görmüş. Ona seslenmiş: “Ne yapıyorsun orada?” Karınca “Görmüyor musun ne yaptığımı, taşı yolumdan kaldırmaya çalışıyorum.” Demiş. Bu laf ağustos böceğini kahkahalarla güldürmüş. “Hiç güleceğim yoktu doğrusu, ama sen beni güldürdün. Sen kendini ne zannediyorsun? Bir kendine bir de itelediğin taşa bak! Senin etin ne budun ne?” Deyince karınca tekrar cevap vermiş: “Sen kendi işine bak, şarkını söylemene devam et. Benim işime karışma! İteliyorum çünkü ileride keşke deneseydim demek istemiyorum. Denemeden başarıp başaramayacağımı bilemezdim.”

Meraklı Eşek Arısı: Birbirinin zıttı özelliklere sahip iki hayvan: Biri dalgacı, tembel, keyif çatmayı seviyor; diğeri ufacık ama hiç durmadan çalışıyor.

Sokrat: Tembellik çok tatlı, ancak çalışmanın ve öğrenmenin tadı ise bir başka…

Meraklı Eşek Arısı: Öğrenmenin kolay bir yolu var mı?

Sokrat: Kolay bir yolu var mı yok mu bilemem. Ama öğrenmek için öncelikle istekli olmak, sonra da çaba harcamak gerekir. Tabii her şeyi biliyorum, diye düşünüyorsan bunlar da yetmez. Çünkü ne kadar az bildiğinin bilincine varırsan, o zaman daha fazlasını öğrenmek için çaba harcarsın. Bir kral, Öklit’e ‘’Geometriyi kestirmeden öğrenmenin yolu yok mu?’’ diye sorduğunda,  Öklit; ‘’Kusura bakmayın ama geometriye giden bir kral yolu yoktur’’ diye karşılık vermiş.

Meraklı Eşek Arısı: Bu taş bana geldi…

Sokrat: Olabilir. Çoğunlukla atılan taş boşa gider, bazen de işte böyle yerini bulur! Hayattan ve insanlardan ne istediğine ne beklediğine doğru karar vermelisin. Ne istediğini ne beklediğini bilmeyen insan sudan çıkmış balık gibidir.

Meraklı Eşek Arısı: Bir filmde erkek kıza diyordu ki: “Fazla bir şey istemiyorum: Bana aşkı ve mutluluğu anlat, bütün hayatımı ayaklarının altına sereyim.”

Sokrat: Doğrusu gerçekten de fazla bir şey istemiyormuş! Binlerce yıl bu konular yazılmış çizilmiş, daha da binlerce yıl yazılıp çizilecek ve gene insanlar “Aşk nedir, mutluluk nedir?” sorularını soracaklar.

Meraklı Eşek Arısı: Sokrat, aşkta sadakat önemli midir?

Sokrat: Bence evet önemlidir ama aşk, sadakatten önce cesaret ister.

Meraklı Eşek Arısı: Sık sık âşık olan insanlar var. Öyleyse onlar çok cesur olmalılar.

Sokrat: Aşk trenine bindin diye her istasyonda inmen gerekmiyor. Çünkü her inişin bir bedeli vardır.

Meraklı Eşek Arısı: Âşıklar o yüzden mi çok dertlidirler?

Sokrat: Âşık, aşkın meyvesinin acılığından yakınmaz. Ona ıstırap veren o meyveye ulaşamamaktır.

Meraklı Eşek Arısı: Aşk bitince ne olur?

Sokrat: Aşkın büyüsü bozulduysa bitmiş demektir. Aşkın büyüsü bozulduktan sonra geriye kalan ise sadece derin bir çaresizliktir.

Meraklı Eşek Arısı: Aşkın acısının ilacı, merhemi var mı?

Sokrat: Aşk acısının merhemi, başka bir sevgilinin kalbindedir. Verirse sürersin, acın da böylece diner.

Meraklı Eşek Arısı: Aklıma çok soru geliyor, ancak sohbeti bitirmek için sabırsızlandığını da hissediyorum. O nedenle son bir sorum olacak: Aşk mı dostluk mu daha değerlidir.

Sokrat: Bu konuda kesin bir hüküm vermeye yetkili değilim. Ancak şu kadarını söyleyeyim: Dostluğun aşka karşı gösterdiği hoşgörüyü, aşktan dostluğa karşı göstermesini isteme!

Meraklı Eşek Arısı: Teşekkür ederim.

Sokrat: Aşk konusunu daha önce de tartışmıştık. Demek ki o tartışmamız yeterli olmamış. Nitekim bugün de aynı konu gündeme geldi. İleride tekrar aşktan bahsedersek doğrusu hiç şaşırmam.

Meraklı Eşek Arısı: Bu benim aşk konusundaki cehaletimden kaynaklanmış olabilir.

Sokrat: Belki de bu konuda ben de seninle aynı durumdayımdır. Hoşça kal.

Meraklı Eşek Arısı: Güle güle Sokrat.

                                                                        ●   ●   ● 

( Sokrat İle Meraklı Eşek Arısı-17 başlıklı yazı Ömer Faruk tarafından 18.04.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu