ADAK
Gökyüzüne
Pörsüyen zamana
Ağaçsız kuşlara
Ve aşka!
Her damlanın çığlığında
Mahcubiyetini tanıyan adam
Kırık vazolar gibi yarası
Onarılmaz
Dengesi kör
Uyuşmaz noktalara paralel
Sevişken eğrilere teğet
Karanlıkların doğumu
Ay ışığı saçlarına yakışır
Aşkın tohumları
Bu sebepsiz rüzgarlara karışır
Yeryüzüne koşan
Nisan’ın son öpücüğü
Saçlarında hayat bulan ıslaklık
Uzayan ömrün
Mutluluk sanatını
Öğrenme arzusunda
Yeşile mi yattın
Çimenler arasında parmakların
Ve çıplak benzi atmış ayakların
Ki yorgun öpücükler sunmakta toprağa
Suratının asık deltasında
Verimsiz tohumların güneşe açlığında
Ve ışığa…
Ve sese…
Ve aşka…
Adım kala
Sana geldim
Kekremsi tatlarınla
Acıma el uzatıyor bakışların
Kirpiklerinin dibi sulak…
Sevgi sözcükleri
Dilinin dış kapısında dilenci
Üstelik
Tek kuruşluk harfin yok
Varlığının isimsiz boşluğunda
Hep yokluğuna gebe saatler
Yelkovanın üşengeç zılgıtında
Akrep gibi sokup durdun
Karası kaşlı
Yüzü nakışlı sevdaya
Ve renklerden mora
Kumaşlardan tüle adak
Gülüşü bahardan su içen
Sesi intihardan alan
Bülbül-ü râna ruha
Teslimim …
Vuslatının şerre kan kusturduğu
Gölgeler içinden göçüyorum
Dilin lanetli
Nikahlanmış hecelerini
Lehçemden bir bir söküyorum
Şimdi lâl tüm kelimeler
Aşka sunak anlar
Ki ben seni
Sessizliğimde sevdim…
NİSAN 2013
NURGÜL OCAK