Orta yaşın biraz üzerindeydi Ahmet. Orta yaş ne idiyse ve ne kadar gerçekse.Zira o biliyordu ki " yolun tam ortasındayız" diyen şair, o yaşta çekip gitmişti dönüşü olmayan yere. Ama yine de öyle deniyordu işte. Orta yaş.

Ahmet de o ortanın biraz üzerinde.

Kendi halinde, en büyük sermayesi, yüreğinde taşıdığı derin ve bir o kadar da başkaları tarafından anlaşılamayan bir sevgisi vardı.Kocaman dünyasında kendine ait kurduğu iş yerinde çalışarak yaşamını idame ettirmeye çalışıyordu.

Talihsiz sayılacak bir evlilik yapmıştı.Bu evlilik kendisinden çok ailesinin  isteği olarak gerçekleşmişti.Ortada olmayan bir sevgiye rağmen  " aşkımızın meyvası" olarak adlandırdığı bir kız çocuğu dünyaya geldi bu evlilikten.Yolunda gitmeyen bir şeylere rağmen bu çocuğun bazı şeyleri düzelterek onu yaşama bağlama sebebi olacağına inandırmıştı kendisini.Ancak; yıllar sonra anlayacaktı ki bu beklenti beyhude ve boş. Nitekim bu beraberlik uzun sürmemiş ve aynı çatı altında ayrı olmak fiilen tam bir ayrılığa dönüşmüştü.Aslında, böylesi her ikisi için de iyi olmuştu.Aynı kabukta iki badem içi olunamıyorsa, kabukları kırıp özgür kalabilmek çok daha iyi idi.Olmayanı zorlamanın anlamsızlığını anlamıştı Ahmet. Onun aşk ve sevgiden beklentisi çok başka ve değişikti.Hudutsuz, koşulsuz, hiç bir hesaba kitaba dayanmayan, sığmayan bir sevgi düşünüyordu beyninde.Sınırsız ve koşulsuz sevmek, O'nu O olduğu için sevmek, O'nu yaşamak, O'nun için nefes almak, O'nunla dolu dolu bir hayat sürmek ve hiç bir mendilin sallanmadığı o yolculuğa O'nu da beraberinde götürmek ve mahşerde bile O'nunla buluşup, ebedi hayatı O'nunla sürdürmek, hem kutsal kitaplar demiyor muydu " birbirini çok sevenler, orada da beraber olurlar" o da bu inançta, bu düzeyde bir sevgiyi düşlüyor ve istiyordu.Hani, " güneşi doğduracak, dünyayı durduracak bir sevgi" O'nunla yaşlanacak, O'nunla ihtiyarlayacak ve O'nunla son nefesini verecek...Var mıydı böylesi Hele ki günümüzde.Ama O inanmış ve yüreğini de buna inandırmıştı. Aynı yatakta birlikte uyanacakları bir sabahı özlemişti. Kalabalıklar arasında yalnız olmanın ne demek olduğunu o kadar iyi biliyordu ki.

Edebiyatı seviyordu. Yazmaktan çok okumayı.O yazılanların çoğunda kendini buluyor ve yalnız değilim diyerek avunuyordu. Zaman içinde kendi de yüreğinden geçenleri klavyenin tuşlarına dokunarak sayfalara dökmeye başlamıştı. Kendiyle sohbet eder gibi. Öylesi bir ortamda net denilen dünyada tanıdı Cansu'yu.Önceleri gündelik yaşama dairdi konuşmaları.Ancak müşterek yönleri o kadar çoktu ki, birbirlerinin eksik yönlerini tamamlıyorlardı dünya görüşleriyle. Aslında, kilometrelere bakıldığında  uzaktılar birbirlerinden.Ama bu mesafeleri yakın etmişlerdi.Birbirleriyle mutluydular. Özlüyorlardı birbirlerini. Sanal alemde bu tanışmışlığı, beraberliği gerçek yaşama aktarmak istiyorlardı.Dayanamadı Ahmet. Kendinden bile gizlediği bu gerçeği tüm cesaretini toplayarak Cansu'ya seslendi.

- Cansu, dur ve dinle. Ben seni seviyorum.
Kısa bir sessizlik oldu.Ürkek telaşlı bir sesle,
- Ben de. 
dedi Cansu.

Dünyalar O'nun olmuştu. Görmediği, bilmediği birini, hayal dünyasında sevmişti. Sevgiyi O'nda öğrenmiş O'nda yaşamıştı.

Günler, aylar ölümsüz dedikleri sevgi ile birbirini kovaladı. İnanmışlardı birbirlerine. Artık taçlandırmak istiyorlardı bu aşkı. Anlaştılar, Ahmet Cansu'nun yaşadığı şehre gidecek ve birbirlerine yeni hayatlarında  " merhaba" diyeceklerdi. Gününü de saatine kadar konuştular ve o konuşmalarının son konuşmaları olacağını nerden bilsindi ki.Her türlü iletişim bitmiş, hat iptal olmuştu.Aramalara cevap vermiyordu teli." Bu hat kullanılmamaktadır" sesiyle karşılaşıyordu Cansu'nun sesi yerine Ahmet. Bir kez daha yıkılmıştı ve sanal denileni daha iyi anlamıştı. Sanalda, hayallerinde yaşattığının, o alemde kayboluşunu buruk, yaşlı gözlerle seyretti. Çok sevmişti. Unuttuğu bir şey vardı. Aşkların, sevdaların yalan olduğu, sanalda başlayan  sanalda bitmişti. Yıldızlar da kayardı.

Buruktu yüreği ve kendi dünyasında yalnızlığa mahkumdu. Sevmek mi? "Çok zor artık" diyordu kendi kendine...


Refik
26.04.2013
Istanbul
( Yalan Sevda başlıklı yazı keskin2011 tarafından 26.04.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu