Omzunda şalı
Revnak hanım oturmuş gönlünün sundurmasına
Bir yaşamın geçmişine sızıyordu
Son fasıldan

Güneşi saklamış bulut
Mevsim kış
Yorgun o manzara aynılıklar ağırlamaktan
Hanımeli, ortanca ,sırcı papatya
Ne çok severdi ilk yazı oysa

Sayrılara ödenen bedeldi takvimde duran
Ve hep acıtırdı giden
Yüzünün gölgesinde unutulmuşluğu ağlıyordu
Aşktı hikayesi yarım kalan 

Gözlerinin gümüş çaydanlığında demlenmişti kaybolan
Ne çay içesi var Revnak hanımın şimdi
Ne gidesi dünyadan
Kızdı kısacık bir  an
 "Dönülmez akşamın ufku"nu yaşatan sese
Nasıl da körpeydi şarkı hiç yaşlanmadan

Doğurgan olur  kentlerin rahmi
Umut getirir, kelebek ile serçeyi, gürültünün şenliğini
Cümbüştendir baharın elbisesi
Eteğinde aşıklar
" Yarin dudağından gayrısına yokum" fısıltılarını
Kulaktan kulağa taşır rüzgar
Tepeden tırnağa musallat olurdu yaşam

Düşman kesildi Revnak hanıma aklı
Bir sabah göçüp gitti gönlünün sundurmasından
Aşk olsun sana İlhan Selçuk
Yaş alırda yaşlanmaz mı adam

Gtti Revnak hanım aynadaki yansıdan
Gün düştü şiirden içime
Korkuyorum sana benzeyecek sondan
Bu üşüyen el  benim mi
Bulanık düşlere ne vakit mezar oldu beden
Donuyorum bilincimin soğuğundan

Bir deniz olmalı mavi, neşeli bir liman
Ve yola çıkmaya hazır
Haylazca bir zaman
Orta şekerli kahvenin kırk yıllık hatırından
Haber salıyorum sana hayat
Isıt elimi gülüş sıcağına, anlama
Biraz daha
Bir dem daha...



Saadet Yıldırım Ünal





( Revnak Hanım başlıklı yazı paydasız tarafından 3.05.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.