Karar verme süreci, insanoğlunun hayatındaki her an uygulamak zorunda olduğu bir eylemdir. Karar verme, düşünme, hayal etme ve fikir üretme eylemlerinin bir sonraki basamağı iken, eyleme geçmenin de bir önceki basamağını oluşturur. Kişinin anlamlı bir eyleme geçmesi için, anlamlı bir karar verme sürecini gerçekleştirmesi gerekir. Bazı eylemler ise, etkin bir karar verme sürecinden yoksundur. Bu çeşit eylemler daha çok insanı amaçsız ve hedefsiz bir şekilde can sıkıntısına sürükler. Kişi ne yaptığının ve ne yapacağının farkında ve idrakinde değildir. Kendisini başka etkileyenlerin insafına veya tercihine terk etmiştir.
Etkin bir karar verme süreci yürürlüğe konmadan yapılan eylemler, kişiyi amaç ve hedeflerine ulaştırmaktan uzaktır. Zira, hepimiz biliyoruz ki, "nereye gideceğini bilmeyen bir gemiye hiç bir rüzgar yardım etmeyecektir." Kaliteli bir insan, gününün her bir dakikasını veya anını irili ufaklı ve kaliteli kararlar vererek geçirir. Sabahleyin sağından mı yoksa solundan mı kalkacağına dair vereceği çok basit bir kararla birlikte, kiminle evleneceğine veya hangi işi kuracağına dair çok önemli kararları da verebilir. Kısa, orta ve uzun vadede etkilerini gösterecek kararları vererek yaşamak zorundayız. Çok ileriki yıllar için bugünden verilecek altın değerinde kararlar vardır. Eğer onlar zamanında verilmez ve savsaklanırsa, hayatın kalitesi sıfıra inebilir. Sigara, alkol, kumar, hırsızlık, yanlış beslenme, atalet ve durağanlık, okumama, öğrenmeme gibi kaliteli yaşamın hırsızlarına karar verenlerin gelecekteki kalitelerinin ne olacağı herkesce malumdur.
Halbuki, kariyer planlaması, sürekli okuma, öğrenme, danışma, paylaşma, sinerji üretme, kendini yenileme, anlamlı bir miras bırakma, çevreye ve topluma yararlı olma gibi kaliteli eylemlere karar verenlerin hayatlarının yüksek kaliteli olacağı da bir gerçektir. Kararların besleme kaynağı hayaller ve düşüncelerdir. Söz konusu düşünce ve hayaller anlamlı ve uygulanabilir olmalıdır. Ancak, uygulama imkanı olmayan fakat insanı mutlu eden bazı hayal ve düşüncelerin zarar yerine faydaları vardır. Mesela, Havai adalarına gitme imkanı olmayan ve orada olmayı çok isteyen birisinin, orayla ilgili güzel hayaller kurması, kendisine zarar vermemesi ve fayda sağlaması şartıyla güzel bir karardır. Paraşütle atlama imkanı olmayan birisinin, zevk alması kaydıyla sürekli paraşütle atladığını hayal etmesi hayatının kalitesine olumlu katkı verecektir. Fakat, söz konusu ulaşılamaz hayalleri kurup, niçin ben bunları gerçekleştiremiyorum diye kendisini ve çevresini suçlama ve perişan etme kararı, fayda değil zarar verecektir.
Bazı kararların hemen ve çok acil verilmesi gerekir. Gecikme insanın hayatına mal olabilir. Trafikte, yangında, depremde verilecek hızlı kararlar bu türdendir. Trafik kazasına maruz kalmış bir yaralıya dokunma veya hiç dokunmama kararı oldukça önem arz eder. Hiç dokunmama kararı almış isek, kan kaybeden bir yaralıya tampon yapıp kanı durdurma görevini ihmal etmiş oluruz. Şok geçiren bir yaralının dili boğazını tıkamış ise, müdahale etmez isek, şoktan kurtulur ama nefes alamadığı için hayatını kaybeder.
İki Cihan güneşimiz, "makbul sabır, musibetin ilk çıktığı anda gösterilen sabırdır" demektedir. Musibetin ilk çıktığı anda sabırlı olmak veya öfkeli olmak kararı tamamen bize aittir. Yani tercih etme yeteneğimiz vardır ki, tercih de bir karardır. Hangi kararı verdiğimizde ise, sonuçlarının neler olacağını tahmin etmek, güç olmasa gerektir.
Bazı kararların verilmesi, kararın stratejik önemine binaen uzun bir süreç ister. Evlilik, yeni iş kurma, meslek seçme, yerleşim yerini değiştirme, ev veya araba almak, emekli olmak gibi. Bu konularda verilecek kararlar, hayatımızın çok önemli kararları olduğu için, ayrıntılı araştırma ve uzunca düşünme gereklidir. Zira, bu kararlardan hemen vazgeçmek zor olduğu gibi etkileri de hayatımızı önemli ölçüde olumlu veya olumsuz nitelikte etkiler. Üniversite tercihi yapacak bir öğrenci, sırf sevdiği arkadaşı ile beraber olmak veya sevdiği bir kentte okumak gibi uçuk bir gaye ile, hayatını tümden etkileyecek vasat bir karar vermemelidir.
Verdiğimiz bazı kararlar, hayatın dinamizminden veya beklenmedik nedenlerden dolayı kısa sürede etkinliğini kaybeder. Hatta zarar bile görebiliriz. Böyle durumlardan sonra takınılacak tavır çok önemlidir. "Ben bu hatayı nasıl yaptım", "eşek kafam", "kendimi asla affetmeyeceğim" gibi kendimizi suçlayıcı ve kurban rolü oynayıcı davranışlar, onarılmaz yaralar açacaktır. Halbuki, şöyle düşünmemiz gerekir: O zaman şartlara göre en iyi kararı vermiştim, şimdi etkileyici faktörler değişti, derhal yeni duruma göre daha etkin bir karar vermeliyim. Verilmesi gereken yeni kararın muhtemel külfetleri, kişiyi genellikle yılgınlığa, geri çekilmeye, suçlu aramaya ve mazeretler üretmeye yöneltebilir ki, bu yaklaşım fayda değil çok büyük zararlar meydana getirir.
Zorlama ve baskı kurma özelliği olmayan çok önemli işlerimiz için zamanında vermemiz gereken kararlarımızı asla geciktirmemeliyiz. Acil olup önemli olmayan, ama baskı kurma ve zorlama özelliği olan eylemler için ise, karar verirken tekrar tekrar düşünmeliyiz. Vereceğimiz kararların kısa, orta ve uzun vadede nimet ve külfet dengelerine çok dikkat etmemiz gerekir. Sigara içmeye karar vermek, gelecekte kanserle boğuşmak ve hayatı kendimize ve çevremize zehir etmek külfetiyle karşılaşmamıza sebep olacaktır. Her gün okumaya, yazmaya, öğrenmeye, öğretmeye, paylaşmaya, dayanışmaya, mutluluğa, güzelliklere, sağlıklı ve kaliteli olmaya verilecek etkin kararlar, hayatımıza lezzet üzerine lezzet katacaktır. Bunların tersi olan hırsızların palazlanması için verilecek kararlar ise, kaliteli yaşamımızı yerlerde süründürecektir.
UNUTMAYALIM: Karar vermek eyleme geçmemizin bir önceki basamağıdır. Vereceğimiz kararların hammaddesi olan düşünce ve hayallerimizin yüksek kaliteli olması, kararlarımızın da yüksek kaliteli olmasına yol açacaktır. Tersini ise, düşünmek dahi istemiyorum. Zira gömleğin ilk düğmesi yanlış olursa, diğer bütün düğmeler yanlış iliklenecektir. Kararsızlık ise asla iyi bir karar değildir. Bazı kararların verilme süreci, kararın stratejik yapısından ve öneminden dolayı uzun sürebilir. Bu durum kararsızlık değil, kaliteli bir karar vermenin gerektirdiği kaliteli bir zaman istemesindendir.
Selam, sevgi ve dualarımla... Allah'a emanet olunuz... Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
(
Etkin Karar Verme Yönetimi başlıklı yazı
S. COŞKUNER tarafından
3.05.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.