El
emeği ile evinin geçimini sağlayan yaşı bir hayli ilerlemiş olan Hüseyin’in bir
gün kendinin işte olduğu bir günde evinde yangın çıkar. Bütün eşyası yanıp kül
olan Hüseyin dört çocukla orta yerde kalınca derme çatma köhne bir ev bulurlar
konum komşunun hayırsever kişilerin kendilerine verdikleri yardımlarıyla
buldukları bu evde yaşamaya başlarlar.
Zaman geçer yavaş, yavaş komşuların
yardımı da kesilen Hüseyin bir gelir artık orada burada çalışıp kazandığı
parayla da geçinemez hale gelir. Çocuklar büyümeye başlamıştır ve masraf
artmıştır. İşte böyle bir zamanda olur ya işleri de ters gitmeye başlar işsiz
kalır. Evine bir ekmek bile götüremez hale gelir.
Kara, kara düşünen Hüseyin Allah’a
yalvararak ondan her duasında yardım diler. Beş vakit namazını hiç geçirmez her
defasında yardımı Allah’tan beklemeye başlar.
Hüseyin dürüst ve kimsenin malında
mülkünde gözü olmayan helal para kazanarak evine ekmek götürmeye alışmış biri
olduğu için hırsızlık üçkâğıtçılık gibi işlerden uzak duran biridir .
Hüseyin bir gece uykusunda bir rüya
görür. Rüyasında yaşlı bir adam elinde bir küp altını Hüseyin ‘e uzatır der ki,
evladım al bu altınları götür sat evine yiyecek içecek al bunlarla der. Hüseyin
adama sorar Amca iyi hoş benim bu altınlara ihtiyacım var senden bunları
almasına alayım amma bu altınların kazanılmasında haram varsa ben bunu kabul
edemem ama sen yok dersen ver alayım der. Rüya bu ya, adam cevap verir. Bu
kadar altını haram olmadan nasıl kazanılır insan sanırsın der. Ve altınları vermeden
kaybolur. Hüseyin kan ter içinde uyanır.
Ertesi gün sabah olur Hüseyin durumu
eşine anlatır. Eşi kızar be adam alsaydın ya bak bir ekmeğe bile muhtaç
haldeyiz belki şimdi kucağında bir küp altınla uyanmış olurdun demeye başlar.
Ertesi gün olur aynı adam Hüseyin’in
rüyasına tekrar girer. Bu defa küp yerine içi altın dolu mavi bir kese uzatır.
Hüseyin aynı gerekçelerle yine altınları kabul etmez.
Ertesi gün olur Hüseyin rüyasında
yine aynı adamı görür. Bu defa altın teklif etmez der ki bak evladım senin
sıkıntıda olduğunu biliyorum yarın git falan yerdeki ağacın dibini kaz senin
nasibin o ağacın altında yatıyor der ve tekrar kaybolur.
Sabah ezan okunur Hüseyin namaza
kalkar. Namazını kılar kahvaltı zamanı gelince sofrada kırlardan toplanmış biraz
ot görür biraz da komşuların gönderdiği ekmek ve birkaç baş kuru soğan sofra
bezinin üstünde dururdur.
Hüseyin gece gördüğü rüyayı eşine
tekrar anlatır. Eşinin de teşvikiyle Hüseyin gider gece rüyasında gördüğü
ağacın altını kazar bakar. Ama ağacın altında öyle düşündükleri gibi içi altın
dolu küp falan yoktur. Sadece o günün parasıyla birkaç somun alabilecek kadar
eskimiş küf tutmuş birkaç para çıkar. Hüseyin topraktan çıkan bu parayı
temizler hiç değilse bununla birkaç ekmek alabilirim diyerek çarşıya çıkar.
Tam çarşıya yaklaşırken karşısına
bir balık satan bir adam çıkar. Adamın elinde iki tane balık vardır. Hüseyin
balıkların fiyatını sorar bakar ki elindeki parayla o balıkları alabilecek
durumdadır. Evinde aylardır et yüzü görmeyen çocukların halini düşünerek,
bunları balıkçıdan satın alır ve doğruca evin yolunu tutar.
Evde ekmek bekleyen eşine balıkları
gösterir. Ekmek almaktansa onun yerine çocukları düşünerek bu balıkları aldım
bunları temizle pişir de, hiç değilse çocukların midesi bir et görsün der.
Kadın da eşinin yaptığını olumlu
bularak balıkları temizlemek için balığın birin karnı yarınca balığın karnından
koca bir elmas çıkar. Bu sevinçten ikinci balığın karnını da yarınca bakar ki,
onun karnında da aynı büyüklükte bir elmas var.
Hüseyin ve eşi sevincinden Allah’ a
dualar ederek oruç tutmaya başlarlar. Ve o günden sonra bunların hayatı
değişir. Hüseyin ve onun ailesi artık, hep çevresine yardım eden yoksulun
yanında olan onları dar günlerinde sevindiren aç insanları doyuran zengin bir aile
olarak yaşarlar.
03 Mayıs 2013
Ahmet Yüksel Şanlıer