Ey suskun çığlıklarım, ne çare ki artık vakit gelmişti
Gönül ne kadar hasredilse de, hasret aşk diyarlarına alıp götürmüştü
Vün birmiş, geceler perdelerini çekerek, umudun sahnelerine ibretle yer vermişti
Ne gözyaşları dindi, ne elem ruhumun hicranını sürurra gark etti, nefesler tükendi
Bir hırçınlık sökün ediyordu dalgaların haşyete salan sesinden
Kalbimin yalnızlığı, bilmem ki hangi günahın esaretinden kopan kavlinden
Söz kifayet etmezken,efkar yüreğime sancıları ekerken çok derinden ve ürperirken
Bir canın acizliğini yaşıyorum, sinemin en letafetli sahnesinden, idrakimin elinden
Ey yüce dalgalar ve ta uzaklardan seyreden yalçın kayalar
Duyun sesimi, kalbimin suskun melalini, sevdanın çile çektiren efsanesini
Aşk adına yaşanmış en müstesna hikayeleri, hakikatin irşad eden yankılarını
Gül, dikeniyle güzeldir, öz kalbinle mürebbiye olan lehçedir, ancak ihsan sahibi bilir
Ey yar bilme ki hatırlar mısın, bir sonbahar günüydü bırakıp gitmiştin
Ruhumun, suskun çığlıklarını hiç işitmemiştin, bahtım için boyun büktürmüştün
Yılların hasretiyle kalbimin hıçkırıklarını bir dert edinmedin, sessizliğine çekilmiştin
Bir ser ver, gözlerimin fersizliğine bir gerekçe göster, perişan halimi bildiğini haydi göster
Bir bir nefesim göçüp gidiyor, bilmem ki umutlar kim için dile geliyor
Söz kifayet etmiyor, hal aşkın esrarını şerh edip sürura erdirmiyor, boyun büktürüyor
Ne söyleyim, bahtımın nasibi için kime şikayet edeyim, sebebi hikmetini nerden bileyim
Çaresiz sabredeyim, kanaatin öğretisini deruhte edeyim, ömrün nihayetini aşka vereyim
Ey derdin gailesiyle irşat olmuş gönüller nerdesiniz, duyun sesimi
Çaresiz ducar olduğum melalimi, dramatik hikayemi, nefesimde ki hicran seslerini
hazan ruhumu sardı, sararmış yapraklar misali, toprağa elhak kokladı hüzünle ağladı
Gözyaşları umutla kanatlandı, ne bir şevk kaldı ve ne de bir sürur aşkla kalbimime aktı
Mustafa CİLASUN