Ne demektir hiç biliyor musun?
Gelip geçen mevsimlere, içimi titreten hüzne
Ruhumdan nükseden hicrana hiç önem veriyor musun?
Sevmenin, gönül vermenin
Feda olmak için şükretmenin feyzini
Tefekkür ve tahayyül ettiren çilesini, sabırda eğiten ülfetini
Kanaatle boyun büktüren teslimiyeti, hiç sinende fark ediyor musun?
Ne vakit solan yaprağı görsem
Düşlerimi süsleyen ümitler içinde sessizce nefeslensem
Hiç emele tevessül etmesem, heves için sevgiyi feda etmesem
Aşkın hicran zerkeden firkatiyle bir ömür halime şükredip öyle göçsem
Hangi kabrin yanından geçsem
Yüreğime seslenen enginliğin içinde başımı önüme eğsem
Bin hüzün içinde göçüp giden ümitlerin yâdıyla gönlümü teskin etsem
Akan gözyaşlarını, sukut ettiren vicdanı, ruhumdan neşet eden hicranı dindirsem
Artık ne söylesem kar etmeyecek bilirim
Vurgun yemiş umudu teselli etmek için evet, yorgunum
İçime batan, yüreğimi sızlatan, halimde şevk ve sürur bırakmayan
Düşlediğim hülyalar için yanarım, artık bir nida etmesen de çaresiz susarım
İnsan umut içinde yaşar, hasrete kanar
Ruhunu ve kalbini sevda bürümüşse hicran içinde coşar
Hüzün sokaklarına sessizce dalar, her nazarında ümit vecdiyle şakar
Artık onun dünyası, firkate adanmış hülyası, kulluk kimliğini tahkike sokar
İnsan beden diliyle değil
Kalbin aklı ve lisanîyle nazar etmelidir
Kalbin en müstesna bir Nazar gâh olduğunu bilmelidir
Gönlünü ve iradesini O’nun rızası ve muhabbetine hasredip şükretmelidir
Mustafa CİLASUN