Gönlün umudu aşktır
Sevdasına ram olabilmek kulluğun farkıdır
Kul, aklı ve bilgisiyle marifet halkasına tabi olmalı ve yaşamalıdır
Ruhun insicamından neşet eden ahdi unutmamalıdır, rıza için mutlaka adanmalıdır
Ömer’i affeden Allah
Diri diri kız çocuğunu gömen kimdi maazallah
Rahmet ve mağfiret umudun şavkında ihsan olurken, şaşkınlık nedir billâh
Gönül ne bereketli bir ummandır, her marazı temizleyen çağlayandır, çünkü sedası vardır
Ey tenimden süzülen ter
Ateşi nasıl bilirsin, nefsin kollarında esir misin?
Neden sevdanın suhuletinden içtinap edersin, hak rızasını hiç bilmez misin?
Yedikçe yiyen, keyfiyet içinde serilen, O’na itaate gelince çekinen, nasıl bir ibretsin
Ne zarurete iltifat ettik
Ne de ruhsatlarla yetindik, doyumsuzluğa sürüklendik
Moderni tenin uşağı haline getirildik, dünyevileşmek adına niçin yarışa girdik
İnsanlığı çok gerilerde bıraktık, kıt kanat geçinen kullara farklı baktık, niye aldandık
Bir değirmen vardı
Sıraya girmek nasıl bir meşakkatti, eza demek azdı
Un çektirmek için sabrın rengine bürünmek şartı, muhabbet ikbaldi
Kadın, erkek rızkı için koşarlardı, samimiyet ve çile onlar için irfana götüren ardı
Hangi dervişten söz etsem
Meşrebini ve memleketini merak edip, nazar eylesem
Belde ve köyün farkı açığa çıkar, insanlar sadakatinden taviz vermeyen vicdanlar
Dile getirilen niyazları, sessizliğin iklimine bırakılan yaşları, sinede ekte kalanların ibretiyle dirilsem
Çaresizlik ümit kapısına götürür
Ruhun serencamından ilzam olunan hüzündür
Samimiyet ve teslimiyet hak kapısı için zaruret kabilinden nasibi güldür
Kula en yakın olan, annesinden ziyade şefkati bulunan, canan adına sevdaya fark atan yegâne hükümdür
Mustafa CİLASUN