Boğazına takıldım İstanbul… Sırtına vurdum kırık hüznümle, suyuna gittim
Hadi aksır… At içinden beni uzağıma… Sonra çok yaşa…
Selamladım kimsesiz bir sokağı,
Zora koşulmuş vakitlerimde
Bir ada çizdim hamursuz kağıtlara
Ahşap evler çizdim cumbalı
Gülümsedi aralık pencerelerin,
Bardakları bir içimlik sulu kadınları
Gülümsedi mandalsız dış kapıların,
Asma kilitleri
Dem tuttu rızkı tövbe kumruların,
Martısız çatıları
Aylardan herhangi bir aydı,
Tık nefeste
Günlerden herhangi bir aheste
İki düş gördüm hiç görülmemiş…
Aşk sarf-ı nazardı
Hüzün deli divane
Ücram sus pus öylesine
Mecalim yorgun
Melalim solgun
Şiir öğüttü dünlerin azı dişleri
Harmanlandım… Savruldun
Dokundu tüm hayırların kıvrım yerlerine,
Eveti müphem elim
Canımı yaktım iki kibritlik
İslendi netameli tenim
İçlendim
H/islendim
Törpülendi zamanın gelmişi, geçmişi Acıdı tırnaklarım
Kesilip ,atılmalara direnirken,
Uzayan heveslerim
Yârlandım…
Darlandım…
Boşalttı doymuş paragrafların
Son satırlarını ,
Var eden Rabbim
Çiğnedi sessiz harflerin sessizliğini,
Tövbeli secdegahım
Seslilerini yuttum
Yeşil tuttum
Aminledim bir alfabenin,
Son ünsüzünü hicretime
Yalnızlığımı örtündü,
Etekleri gıybetli kadınlar
Saklandı kendimin arkasına,
Utangaç kuytum
Şemsiyeleri ıslandı şehrin
Üçünden ben çıkardım,
Hiçlendim sonra çise çise
Bir damlalığın affına sığındım
Haddimi bildim
Sildim…
Darmadağıldım.
Suadiye/ Ekim 2013
Demir Mutlugil