1 Hayallerden Gerçeğe Azmimin Zaferi 2 - Bölüm

Hikaye / Anı Hikayeler

Eklenme Tarihi : 24.10.2013
Okunma Sayısı : 1140
Yorum Sayısı : 0
HAYALLERDEN GERÇEĞE AZMİMİN ZAFERİ  2 - Bölüm

       Saygıdeğer gönül dostlarım. Çocukluk hayallerimi gerçekleştirmek asla mümkün olmadı. Çünkü maddi ve manevi desteğim yetersizdi. Babamın gece gündüz marangoz, yapı ustalığında çalışmasına üzülsem de yardımcı olmaya henüz gücüm yetmiyordu. Oda aldığı bahşişlerin, hediyelerin bir çoğunu başka çocuklara veriyordu. Kendi çocuklarını ikinci planda düşünmesine üzülüyordum.

       Anneminde sevgi, şefkati yetersiz kalıyordu. Onunda ilk düşündüğü ona verilen görevlerdi. Günlük görevlerini yerine getirmediği zaman büyüklerimiz tarafından hırpalanıyordu. Babamın annemi başkaları tarafından dolduruşa getirilip hiçe sayışı beni çok üzüyordu. Zaman zaman gece bile annemi azarlayışı, dayak atışı beni yıpratıyordu. Annemi savunurum ümidi ile gece yatağımın altına sopa saklıyordum ama gece de bir türlü uyanamıyordum.  Annem yatağı döşeği toplarken sopayı görünce çok mutlu oluyormuş. 

      Çünkü yavrum beni eşimden korumak için hazırlık yapmış diye düşünmüş. Annem saf kalpliydi küçük hatalarından dolayı onu çok cezalandırıyorlardı. Ben sofrada annemi göremedim mi arıyordum. Bir keresine evin çevresinde onu bulamayınca ona azık katarak ararken yukarı bahçede aç, susuz çalışırken buldum. Annem kendisini düşünen bir evladının oluşuyla gurur duyuyordu.  Annemi daima garip ve yalnız hissettikçe gözlerim yaşarıyordu.

     Okul çağım yaklaşınca artık üzerimdeki fistanı çıkarmıştım. Değeri düşük olan giysilere de razıydım.  Fistan üzerimdeyken bile sünnet oluşum benim erkek oluşumu kanıtlasa da  hiç değilse giysilerimle kızlardan farkım olmalı diye düşündüm. Pantolonum oldu ama kemerim yoktu. Bazen ip ile bağlayıp
donumun düşmesini engellemem de yetersiz kalıyordu. Atların kayış artığını iyi kötü kemer yaparak sorunu çözüp  kemeri olanlarla yarışa başladım.

      Okul hayatımın başarılı olduğunu söyleyemem. Çünkü arkadaşlarımın beş yılda bitirdiği ilkokulu ben altı yılda orta dereceyle zor tamamlayabildim. Bir kurşun kalemle, bir silgiyi bir yıllık dönemde yetirmeye çalışıyordum. Diğer arkadaşlarım gibi boya kalemlerim yani türlü, cetvel, pergel, çantam da yoktu. Tıraş bıçağımın olmayışı bile önemli değildi. Meyve bıçaklarıyla o sorun çözülüyordu. Defter ve kitaplarımda sınırlıydı. Köyümüzde o dönemde gece ışık yani elektrik olmadığından dolayı ödevimizi gündüz yapmak zorundaydık.

       Gaz lambası ile sağlanan aydınlık yetersizdi. Fitil ve gaz bitince de ortam kararıyordu. Mecburen erken yatmak zorundaydık. Okulda güzel kıyafetleri, güzel çantası, okul ihtiyaçları olana imrenirdim. Keşkeleri o zaman öğrendim ama faydasızdı. Sesi güzel olup düzgün şiir okuyanlara da imreniyordum. Ben başarısız olunca okullar arası bilgi yarışmalarına katılamıyordum ama yarışmaları heyecanla takip etmekten büyük mutluluk duyuyordum.

      Okuma hevesim vardı ama neden başarısızdım bir türlü anlayamıyordum. Okulun son dönemlerinde bilgi yarışmasına seyirci olarak sınıfımızdan benden başka katılan olmadı. Yarışma Şarkikaraağaç kütüphanesinde oldu. Bey köy öğrencileri bilgi yarışmasını kazanınca okul müdürümüz sayın: Ömer Köse bize gazoz ısmarladı. O kadar hoşuma gitti ki çünkü ömrümde ilk defa gazoz içiyordum. Yarışmaya alkış desteğim  gazoz olarak ödüllendirilmişti. 

      İlk okul dönemi biterken her öğrenci hedefini belirliyordu. Çünkü onların arkasında maddi ve manevi güç vardı. Okula fotoğrafçı geldi vesikalık resim çekilip başka okullara gitmek isteyenler hazırlık yapacaktı. Herkes fotoğraf çekilirken ben çekimser kalıyordum. Okul müdürümüz benim okumam için ısrar ediyordu. Sende kafa var oğlum okuman gerekiyor diyordu. Benim okul çağında içimde cevher, kültür hazinesi olduğunu ilk keşfeden müdür olmuştu.

      Ömer Köse hocamın beni uyarması hoşuma gitti. O dönemde arkadaşlar Gönen öğretmen lisesini hayal ediyordu. Ben ilçemizde bile okumaya razı idim. Fotoğraf çektirmek için para bulmam gerekiyordu.  O dönemde  evin büyükleri karar vermeden hiç bir şey yapılamazdı. Eve geldim Baba anneme durumu ilettim. O da bana git babana danış filan tarlada çift sürüyor dedi. Ben koşa koşa babamın yanına vardım. O da bana deden, eben bilir dedi. 

       Her iki tarafa bir kaç kez koşuşturmam da boşa gitmişti. Çünkü fotoğraf parası vermemek için bahaneleri hazırdı. Okula geldiğimde çoktan fotoğraf çeken gitmiş, öğrenci ve öğretmenler dağılmıştı. Hayal kırıklığı yaşamıştım. Ailem çiftçilik yapınca destek olmak zorundaydım ama o işi de anlayamadım
. Bir ara çobanlık yapmamı istediler. Gündüz dağa sürdüğüm sürüleri gece sabaha kadar zor toparlaya biliyorlardı. O mesleği de pek kavrayamadım. 

    Bir ara Şarkikaraağaç kuran kursunda okudum. Hocamın bana öğrenmem
 için verdiği nasihati unutamıyorum. Bak oğlum benim sana vereceğim bilgi hazinesi bunun içinde, buna ne kadar saygı gösterip içtenlikle okursan sana bilgisini aktarır üç gün içinde kuran okumaya başlarsın dedi. Bende hocamın dediği gibi abdestimi alarak içtenlikle okuyup elif cüzü göbeğimden aşağı düşürmeyip iki dizimin üstünde çalışarak  üç gün içinde kuranı öğrenebildim.

     Bu benim evden ayrılışımın ilk hasretliği oldu. İlçem yakın olsa bile iznimiz sınırlı olduğundan fazla kalmıyorduk. Kuran kursunda okurken çok mutluydum.  Çünkü orada bizleri yoktan var eden: Yaradanı,yaşatanı,Bu dünyayı dolduran
, boşal tanı, Kainatı kuşatanı,  Allah'ı, Peygamberlerini, kitabını, meleklerini de öğrenmiş oluyorduk. Askerlik misali gece nöbet tutmayı da öğrenmiştim.

    Mübarek geceleri kutluyor, köy köy dolaşıp Ramazan ayıda teravihlerde ilahi söyleyerek okşuyordum. Kabirleri okumakta adeta benim görevimdi. Rahmetlik dedem yaşarken uhrevi aleme göç eden yakınlarımızın kabirlerini tek tek gösteriyordu. Başkalarının da kabirlerini bana okutmaları değerimin artışını hissettiriyordu. Köyümüzde öğretmen sayısı da artmaya başlamıştı.

    Kuran kursunda yetişen hafızlar camilerde vaaz verdikçe imreniyordum. Ben kuranı kerimi tecvit ile öğrensem bile Arapça'sını bir türlü kavrayamadım. Artık gençlik çağımın verileri beni rahatsız ediyordu.  Çocukluğumdan beri çok sevdiğim dayımın, halamın kızı da  göz doldurmaya başlayınca öğretmen talipliler rahatsız edip dünürcü olmak istiyorlardı. Ben okuyamamıştım ama  çok sevdiğim birini başkalarına kaptıracak kadar da cahil sayılmazdım...

     Not:  DEVAMINI    3 - BÖLÜMDEN  OKUYABİLİRSİNİZ
( Hayallerden Gerçeğe Azmimin Zaferi 2 - Bölüm başlıklı yazı Ispartalı tarafından 24.10.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.