KALİTELİ YAŞAM
VE TÜKENMİŞLİK SENDROMU
Tükenmişlik
sendromu, adı üzerinde insanın biyolojik, ruhsal, fiziksel, duygusal ve hayata
bağlılık anlamlarında tükendiğini gösterir. Kişinin hayattan hiçbir zevk
almaması, yaşama sevincini kaybetmesi, umutsuzluğa düşmesi, karamsar olması,
hareketsizlik ve atalete teslim olması, beşeri ilişkilerden uzaklaşması,
kendisini yalnızlığa itmesi, işbirliği ve takım ruhundan uzaklaşması,
moralsizleşmesi, asosyal bir hal alması, yıkılması ve yılgınlaşması,
tükenmişlik sendromunun en belirgin işaretleridir.
Tükenmişlik
sendromunun bütün belirtilerini üzerinde taşıyan ve hayattan ümidini kesmiş,
hiçbir beklentisi kalmamış kişilerin yardımına koşulmaz ise, tedavisine
yardımcı olunmaz ise, Allah korusun bir adım ötesi, hayata havlu atmaktır.
Maalesef böyle insanlara az da olsa rastlayabiliyoruz. Önemli olan tükenmişlik
sendromuna yakalanmamak ve tahribatını çok önceden görerek, gerekli tedbirleri
zamanından alabilmektir.
Kişi bir anda
tükenmişlik sendromuna girmez. Her bireyin özel şartlarının farklı olmasının
yanısıra, bu süreç farklılıklar gösterebilir. Yani bazı dayanıksız insanlar
benzer şartlarda daha kısa sürede tükenebilirken, bazı kısmen dayanıklılar da
biraz daha uzunca bir sürede tükenebilirler. Önemli olan hiç tükenmemektir. Tükenmemek
için de, zamanında kaliteli yaşamın unsurlarını üzerimizde taşırken, kaliteli
yaşamın hırsızlarından da ateşten kaçar gibi kaçmamız gerekmektedir.
Peki, İnsanlar
Neden Tükenirler?
-
Zamanında yapmamız gerekip de, ihmal
ederek, erteleyerek, korkarak, bahane üreterek, tembellik göstererek, soruna
odaklanarak, negatif düşünerek, kötümser davranarak, ümitsizlik göstererek,
mutlaka yapmamız gereken çok önemli işlerimizi savsakladığımız zaman.
-
Okuma, öğrenme, danışma, paylaşma,
üretme, sinerji ortaklığı kurma, enerjik olma, modelleme, odaklanma vb. gibi
kaliteli eylemleri gereği gibi yapmadığımız zaman.
-
Güleryüz, tatlı dil, naiflik, kibarlık,
nezaket gibi yüksek kaliteli vasıfları üzerimizde taşımayıp; surat asma, kötü
düşünme, olumsuz yaklaşma, bahane üretme, aşağılama, rencide etme, küçük
düşürme, alay etme, beden dilini olumsuz kullanma vb. gibi hırsızlarla kucak
kucağa yaşadığımız zaman.
-
Üretme, katkıda bulunma, destek verme,
iyilik yapma, yardımcı olma, paylaşma, sinerji ortaklığı yapma gibi güzel ve
etkili eylemler yerine; tembellik ve atalet içerisinde bulunma, cimrilik yapma,
kibirde boğulma, kıskançlık yapma, egoist olma, bireyselcilik, yalnızlaşma vb.
gibi hırsızlarla kol kola girdiğimiz zaman.
-
Hayatımıza giren küçük problemleri,
sorumluluklarımızı ve görevlerimizi zamanında rasyonel bir şekilde çözmeyip
biriktirdiğimiz zaman.
-
Hayatın normal baş edilmesi ve
başarılarak uzmanlık ve profesyonellik kazanılmasının merdiven basamakları olan
eylemlerini sevgiyle kucaklamak yerine; “hay aksi şeytan”, “kör şeytanın işi”,
“hay Allah”, “şimdi sırası mıydı? Gibi negatif yaklaşımlarla beslediğimiz
zaman.
-
Konuşmayı, tartışmayı, farklılıklara
rıza göstermeyi ve saygılı olmayı yerli yerinde beceremediğimiz zaman.
-
Sahip olduğumuz imkanlara şükretmek
yerine; sahip olamadıklarımıza kahrederek ve başkalarını kıskanarak, kendimizi
kilitlediğimiz zaman.
-
Kucaklamamız ve gereğini salim bir
akılla yerine getirmemiz gereken sorunları, aklımız, bilinçaltımız, sağlığımız
ve kaliteli yaklaşımımız ile çözmemiz gerekirken; korkarak, evhama bürünerek,
kaçarak, saklanarak, kovalayarak, bahaneler üreterek, suçluları sıraya dizerek
güya kendimizi haklı çıkarmaya çalıştığımız zaman.
YAVAŞ YAVAŞ VEYA HIZLI HIZLI TÜKENMEYE
BAŞLADIK DEMEKTİR…
Tükenmişlik
sendromuna girmek, arkasından da depresyonla tanışmak, hemen veya çok kısa
sürede meydana gelen bir durum değildir.
-
Önemli işlerimizi, acil kamuflesine
giren önemsiz işlerin insafına terk ederek önemsemeyerek ihmal edip erteleyerek
biriktirdiğimiz zaman.
-
Zamanında ve gerektiği anda almamız
gereken koruyucu, önleyici ve düzenleyici tedbirleri almadığımız zaman.
-
Hayatımızın her aşamasında gerekli olan
ölçü, denge ve uyuma zamanında dikkat edip gereklerini yapmadığımız zaman.
-
Ümitvarlığı, coşkuyu, heyecanı, çalışma
azmini, üretkenliği, dinamizmi ve esnekliği (oynaklık değil) kulak arkası edip;
ümitsizliğe, karamsarlığı, yılgınlığa, yorgunluğa, atalete ve durağanlığa pirim
verdiğimiz zaman.
-
Sabır, sükunet, hoşgörü, affetme,
iyilikte bulunma, yardımcı olma, paylaşma gibi yüksek kaliteli eylemlerin
yerine; kin, nefret, intikam, öfke, had bildirme, inatlaşma, şüphelenme, suç
yükleme, mazeret üretme, bahane bulma, evhamlanma, peşin hükümlü olma, kavgaya
meyilli olma, gibi kaliteli yaşamın
hırsızlarıyla işbirliği yaptığımız zaman,
TÜKENMEYE
DEVAM EDECEĞİMİZ GARANTİDİR…
Zaman içerisinde
farkında olarak veya olmayarak, azar azar veya hızlıca tükenmemek için, yüksek
kaliteli bir hayat yaşamak için; kaliteli bir insan olmanın faktörlerini
üzerimize zamanında giydirmemiz gerekmektedir. Kaliteli yaşamın hırsızlarını
yani bizleri zamanla aşındırıp tüketen olumsuz faktörleri de çok iyi tanıyarak
hayatımıza sokmamamız gerekiyor. Çöp giren çöp çıkar ilkesi gereği, zihnimize
ve bilinçaltımıza olumsuzlukları önce sokarsak, olumlulara yer kalmayacağını
unutmamalıyız.
TÜKENMEMEK İÇİN,
hareket üzere yaratılmış olan bedenimizi ve zihnimizi sürekli dinamik ve hareketli
tutmak, ölçülü, dengeli ve istikrarlı bir şekilde egzersiz yapmak, okumak,
öğrenmek, paylaşmak, işbirliği yapmak, pozitif düşünmek ve yaklaşmak, katkı
sunmak, enerji ve sinerji yakıtımızı sürekli dolu tutmak, sevgi sermeyesi
hesabımızı her aktifte bulundurmak, sürekli yenilenmek, cilalanmak ve baltayı
bileylemek zorundayız sevgili dostlarım…
Öfkeyle, kinle,
sinirle, stresle, korkuyla, evhamla, şüphecilikle, tembellikle, ataletle,
durağanlıkla, olumsuz düşünmekle, negatif etiketlemekle, inatlaşmakla,
iddialaşmakla, had bildirmekle, intikam almakla, karamsarlıkla, üzüntüyle,
ümitsizlikle, yılgınlıkla vb. geçirilen bir saat; aşktan, coşkudan, heyecandan,
üretmekten, paylaşmaktan, odaklanmaktan, dinamizmden, sevgiden, mutluluktan,
iyilik yapmaktan, destek olmaktan, katkı sunmaktan, kaliteli yaşamaktan
çalınmış 60 dakikadır. TERCİH BİZİM…
Selam, sevgi ve
dualarımla… Allah’a emanet olunuz…
6 Kasım 2013
Çarşamba. Saat: 18.00 Antalya.
Yrd.Doç.Dr.
Süleyman COŞKUNER