Gurbet El
Gurbet El
Beni ettin otağımdan yurdumdan
Ne demeli sana bilmem gurbet el
Hasretin bırakmaz gezer ardımdan
Hastayım kasvetten gülmem gurbet el
Rüyalarda Micingirt’te gezerim
Karabasan sabahlarım gurbet el
Kaf dağından köye mektup yazarım
Zehir oldu yataklarım gurbet el
Ömür gitti bahar gitti kış gitti
Sevdalarım heba oldu gurbet el
Amcaların mezarında ot bitti
Hülyalarım dibe vurdu gurbet el
Bizde büyüklere hürmet varidi
Burda moruk olmuş baba gurbet el
Nasırlıydı eller rahmet varidi
Çıbanım çok ağır veba gurbet el
Sinem kebap oldu kalmadı ciğer
Duygular köpürdü yine gurbet el
Saçlarım ağardı ak düşmüş meğer
Ömrümü bitirdi Ömer gurbet el
Değerli kardeşlerim bütün insanlık, -aralarında derece renk ırk farkı olsa da her ferdin, geldiği yere, yâni vatan-ı aslîsine dönme isteği hep vardır.Bizim kitabımızda da şöyle buyruluyor;
"Hiç şüphe yok ki biz, Allâh içiniz ve muhakkak O'na döndürüleceğiz!.." (el-Bakara, 156) Aslına dönme temâyülüdür aslında bu…
Gerçekten gurbet, varlıkların çeşitli safhalardan geçerek bulunduğu yerden bir evvelki mekâna doğru akış isteği vardır. Meselâ insan, önce rûhlar âleminde bulunmakta iken, bu mekândan ayrılarak ana rahminde mekân tutar. Sonra dünyâya gelir. Dünyâda da çeşitli mekân değişikliklerine uğrayabilir. Oradan "âlem-i berzah"a göçer. Ve nihâyet Rabbine döner.
Evet gurbet, bütün bu söylediklerimiz dikkate alındığı takdîrde, içiçe, merhale merhale, kat-kat demektir. Onu bertaraf eden bütün ara merhaleleri aşarak geldiği ilk yere, yâni Rabbine dönmektir. köyünün, kentinin ayrılığı ile yanan kavrulan insanların bile şuûraltında gurbetin bu büyük ve derin mânâ ve hasreti, bâkî kalır.
Gurbet hasretle kavrulmaktır, yalnızlıktır, arayıştır, özlem ve vuslatının başlangıcıdır belki.
Çünkü insan, bir yolculuğa tâbîdir. O, bu yolculuğa "elest bezmi"nden başlamış, sonra bir "gurbet" diyârı olan bu dünyâya gönderilmiştirBu demektir ki insan, dâimâ garîbtir ve gurbettedir.
Diğer taraftan dedemiz Âdem a.s hayâta başladığı yer olan cennetten ve dolayısıyla Rabbinden ayrılarak dünyâ gurbetine düşmesi sebebiyle uzun seneler gözyaşı dökmüş, hasret ve ızdırapla inlemiştir. Dolayısıyla bülbülün altın kafeste bile "vatan, vatan" diye feryâd etmesi düşünülürse, insanın ulvî bir âlemden süflî bir yere geldiğinde ağlayıp feryâd eylemesi daha iyi anlaşılmış olur.
Bir gurbet diyârı olan dünyâya gelen bizlerin ömür takvîmi, ölümle son bulur. Bunun için dünyâya geliş ve gidişin idrâki içinde olup da garîb bir yolcu gibi yaşayanlar, ilâhî nasîblerin heyecanıyla, dünyânın çile, ızdırap, gam ve keder dolu imtihânlarında muvaffak olmaya gayret gösterirler. Onlar, gurbet hayâtının gâh sürûr, gâh elem ve dâimâ tevekkül, teslîmiyyet, sabır ve rızâ hâlinde yaşarlar. Böyle bahtiyar kimselerin ölümleri, sonsuz rahmet kapılarını aralatan bir vuslat, yâni Rabbe kavuşma şeklinde tezâhür eder.
Bu sebepledir ki, Mevlânâ hz dünyâ hayâtını bazen bir gurbet, bazen bir yolculuk âlemi olarak tasvîr eyler..
Rabbimiz, bizleri, bu gurbet diyârında vuslat hâlini yaşamayı nasîb buyurarak emrine ve rızasına dâhil eylesin!
(
Gurbet El başlıklı yazı
ÖE.Micingirt tarafından
11.11.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.