Hac Anıları -10-
HAC ANILARI
-10-
MÜZDELİFE’YE HAREKET
Kafile
olarak bizlerde çadırlarımızda otobüsleri beklemeye başladık. Hiç kimsenin
çadırlarından ayrılmaması istendi. Her an otobüslerimizin gelebileceği
söylendi. Bu arada akşam yemeği için kumanyalar dağıtıldı. Arafat’ta kazan
kaynamıyordu. Kahvaltı ve akşam
yemekleri kumanya şeklinde veriliyordu. Yola çıkmadan önce akşam yemeği olan
kumanyalarımızı çadırlarımızda yedik. Yürüyüş sırasında içmek üzere
çantalarımıza taşıyabileceğimiz kadar birkaç şişe su aldık. Çünkü çıkacağımız
bu uzun yolculukta en çok suya ihtiyaç duyacağımızı düşünüyorduk.
Yaklaşık
saat 22:00 dolaylarında bizleri Arafat’tan Müzdelife’ye götürecek otobüslerimiz
geldi. Otobüslere belli bir düzen içerisinde binip Müzdelife’ye doğru yola
çıktık.
Gece
23:00 dolaylarında Müzdelife’deki planlanan bölgeye vardık. Otobüslerden indik. İndik ama her yer
Hacılarla doluydu. Tam bir mahşeri
kalabalık vardı. Kafile olarak o
kalabalıklar arasında yürüyerek uygun bir yer bulduk. Orada saflar tutuldu.
Akşam ve yatsı namazları cem edilerek kılındı. Arkasından kafile başkanımız
Burhaniye müftüsü Sayın Oğuz Metin Müzdelife vakfe duasını yaptı. Bu duadan
sonra gece olmasına rağmen sünnet olduğu üzere Mina’da büyük şeytana atacağımız
yedi adet taşı da, aydınlatma lambaları altında hemen orada topladık. Sonra yürüyüşe geçtik. Fakat yürüyecek yol ve
yer bulmak kolay olmadı. Bir taraftan insan kalabalıkları, diğer taraftan arazi
engelleri vardı. Bir de buna Türkiye’den ve başka ülkelerden gelen çok sayıdaki
hacı kafilelerinin birbirine karışmasını da eklerseniz durumun ciddiyetini
anlarsınız.
Müzdelife-Mina
ana asfaltında trafik oldukça sıkışıktı. Asfalt yol, araçlarla dolu olduğu
için, bütün Hacılar yol dışındaki araziden yürümek zorunda kaldık. Yürümeye
elverişli olmayan bu arazi yaklaşık beş kilometreydi.
Bu
mahşeri kalabalıklar arasında yol bulup yürümek oldukça zordu. Başka çarede
yoktu. Yürüyüşe geçtik. Annemi bu zor şartlarda tekerlekli arabayla
taşıyordum. O mahşeri kalabalıklar
arasında iki de bir tekerlekli araba ya bir taşa takılıyor, ya bir boş su
şişesine, ya bir toprak yığınına, ya da
bir bez parçasına takılıyordu. Birde bunun yanında kafile ve gruplardan kopmamak
gerekiyordu. Çünkü o mahşeri
kalabalıklarda Kafile ve gruptan koptuğun anda bir daha kafile ve grubunu
bulmak mümkün değildi.
İşte bu
kalabalıklar içerisinde yol alırken tekerlekli arabanın takıldığını gören
Hacılar, sağ olsunlar hemen arabanın bir tarafından tutup yardım etmeye
çalışıyorlardı. Yaklaşık böyle zor
zahmet iki saat yol aldıktan sonra tekerlekli arabanın bu şekilde götürülmesi
beni oldukça zorluyordu. Bu zorlanma karşısında çareler aramaya başladım.
Kafile
başkanımıza bu arazide bu arabayla yürümenin zor olduğunu, mümkünse annemi
götürmek üzere bir ambulans çağrılmasını istedim. Kafile başkanımız bu mahşeri
kalabalıkta bunun mümkün olmadığını söyledi. Kendisinin de yardım ederek hacı
anneyi beraber taşıyabileceğimizi ifade etti. Bundan sonra annemin arabasını
kafile başkanımız Burhaniye müftüsü Sayın Oğuz Metin ile sırayla taşımaya
başladık.
Derken
aklımıza arabayı ters yönde hareket ettirmek geldi. Çünkü ön tekerlekler küçük
olduğundan ufacık bir engele takılıp kalıyordu. Arka tekerlekler ise büyüktü.
Daha rahat hareket ettirilebilirdi. Hemen tekerlekli arabayı ters döndürüp geri
geri çekerek hareket ettirmeye başladık. Gördük ki böyle taşımak daha kolaydı.
Ancak bu şekilde taşımak için iki kişi gerekiyordu. Arabanın bir kolundan ben tuttum
diğer kolundan kafile başkanımız tutarak çekmeye başladık. O andan itibaren
annemin tekerlekli arabasını daha kolay taşır olduk. Bazen de diyanet
görevlilerinden Mesut Ayan Bey yardımımıza koştu. Her ikisine de buradan çok
teşekkür ediyorum.
Netice itibariyle
yaklaşık dört saat bu zor arazi şartlarında yürüdük. Yürüdük ama hem bizim hem de bütün Hacıların
adım atacak hali de kalmamıştı. Aynı zamanda terlemekten üzerimizdeki ihramlar
da ıslanmıştı. Onun için uygun bir yer bulup biraz dinlenmek istiyorduk.
MİNA’YA VARIŞ:
Müzdelife’den
hareketimizden yaklaşık dört saat sonra saat 03:00 dolaylarında Mina
girişindeki asfalt yola ulaştık. Fakat bu asfalt yola geçmek için dar bir
geçitten geçilmesi gerekiyordu. Çünkü diğer taraflar demir çitlerle
kapatılmıştı. Yüz binlerce hacı o dar geçitten geçiyordu. Zor zahmet o geçide
yaklaştık. Ancak o geçitte büyük bir izdiham vardı. Başka geçecek yerde yoktu.
Çaresiz oradan geçmek mecburiyetindeydik. Fakat o izdihamda ezilme tehlikesi de
vardı. Ben ve eşim kendimizden endişe etmiyorduk ama annem tekerlekli arabada
olduğundan dolayı tehlike yaşayabilirdik. Hemen tanıdığımız hacılardan yardım
istedim. Birkaç kişi Annemin arabasının çevresine koruma amaçlı
dizildiler. Bu şekilde o dar geçitten
güç bela geçmeye çalışıyorduk. Buna rağmen ezilme tehlikesi geçirdik. Tehlikeli şekilde sıkıştığımız bir anda
yüksek sesle “dikkat yaşlı var. Biraz yavaş olun” diye var gücümle bağırdım.
Fakat kime anlatacaksın, kime duyuracaksın. Herkes bir an önce karşıya geçmek
istiyordu. Bereket başımıza bir şey gelmeden hacı arkadaşların yardımıyla o dar
geçitten geçebildik.
Buradan geçer geçmez yüzeli iki yüz metre
sonra uygun bir yer bulup kısa süreli bir mola verildi. Burada az da olsa
dinlendik. Fakat bu sırada yanımıza aldığımız sularımızda bitmişti. Su
sıkıntısı çekmeye başladık. Ara sıra su alınan yerler olsa da buralara yaklaşıp
bir şişe su almak öyle kolay değildi. Çünkü su kaynağının başında yüzlerce
insan sırada bekliyordu. Derken bir askeri tesisin yanına vardık. Askerlerden
su istedim. Fakat asker olumsuz cevap verdi.
Bana verirse bütün Hacıların kendisine su almaya yelteneceğini söyledi.
Fakat annemin susuzluktan dili damağı kurumuştu. Askere dedim ki, mama(Annem)
susuz bayılacak yarım şişe olsun verin dedim. Asker durumun ciddiyetini
anlayarak verdiğim boş su şişesinin yarısına kadar su doldurup geri verdi. Ben
de şükran(teşekkürler) diyerek oradan ayrıldım. Aldığım suyu hemen anneme verip
susuzluğunu biraz olsun giderdik.
Tekrar
yürüyüşe geçtik. Bir süre sonra Mina’ya vardık. Tünellerden tünellere girdik.
Fakat tünellerin belli bir kısmında yürüyen bantlar vardı. Bantlara varınca,
bantlara biniyor hem yola devam ediyorsunuz hem de biraz dinleniyorsunuz.
Netice de Müzdelife’den Mina’daki şeytan taşlanacak bölgeye yaklaşık altı saat
sonra ancak varabildik.
Bu arada
kurban bayramının birinci günü sabahı oldu. Müzdelife’de topladığımız yedi adet
taşı atmak üzere Mina’daki şeytan taşlama(Cemarat) yerine ulaştık.
ŞEYTAN TAŞLAMA:
Müzdelife’de
topladığımız bu taşları büyük şeytana atmak için, büyük şeytanı temsil eden
duvarın yanına vardık. Kalabalık mı
kalabalıktı. Bir boşluk bulduk şeytanı temsil eden duvara yaklaştık. Burada
taşları, taşlama kurallarına uyarak teker teker “Bismillâhi Allahuekber” diyerek büyük şeytanı temsil eden
duvarı taşladık.
Şeytan
taşlayan o
kalabalıkları görünce müthiş bir atmosfer içine giriyorsunuz. İşte o atmosfer
içerisinde şu dizeler aklımıza geliverdi.
MİNA’DA TAŞLAR
Müzdelife’den Mina’ya yürür mahşeri kalabalıklar
Toplanır taşlar korkar azgın şeytanlar
Akar seller gibi Hacılar, mahşer mi mahşer
Mina’da atılır taşlar kovulur büyük küçük şeytanlar
Taşlar atılırken duamız, Bismillahi Allahüekber
Kovulur nefisteki şeytanilikler hep beraber
Açılır yeni sayfalar beyaz mı beyaz tertemiz
Pak kalır Kur’an olursa bundan sonra rehber
Buradaki
temsili Şeytan taşlamadaki temel amacın, insanın içindeki kötülüklerin defi,
nefsin meşru olmayan isteklerinin reddi, bundan sonraki hayatında her türlü
şeytani ya da marazi konularda daha dikkatli olacağına dair bir söz verme
anlamı taşıyordu.
Hacılar
şeytanı temsili olarak taşlamakla, gerçek anlamda şeytani iş ve davranışları,
hayatları boyunca kendilerinden uzak tutmaya karar veriyorlardı.
Özet
olarak ifade edecek olursak, Hacı olmuş bir Müslüman, nefsin şeytani arzularına değil, Allahın emir
ve yasaklarına bundan sonra harfiyen bağlı kalacağına dair bir sözleşme
imzalıyordu.
Şeytan taşlama işi bittikten sonra
konakladığımız otele gitmek üzere topluca yürüyüşe geçtik. Büyük kalabalıklar
içerisinden geçerek şeytan taşlama alanı(Cemarat) dışına çıktık. Şehir
merkezine doğru yol alırken yanlış yola girdiğimiz anlaşıldı. Bunun üzerine
hemen geri dönerek yaklaşık on beş dakika tekrar geldiğimiz yöne doğru yürüdük.
Gideceğimiz yolu bulduktan sonra Mekke’deki Cadde ve sokarları adımlamaya
başladık. Geçtiğimiz yollarda ayaklı berberlerin yol boyunca birer sandalye
koyarak sıra sıra dizildiğini gördük. Ellerinde saç kesme makineleriyle tıraş
olmak isteyen Hacıları saç tıraşı yapıyorlardı. Bu nedenle tıraş yapılan yol ve
cadde kenarlarının bir hayli kirlendiğini gözlemledik.
Bu arada
iyice yorulmuştuk. Yürüdüğümüz cadde üzerinde bulunan bir otelin önünde mola
verdik. Yaklaşık on dakika burada dinlendik. Bu dinlenmeden sonra tekrar
harekete geçtik. Mekke’nin çeşitli cadde ve sokaklarını adımlayarak otelimize
doğru yürümeye devam ettik.
DEVAM EDECEK
(
Hac Anıları -10- başlıklı yazı
İ.Sarıçay tarafından
6.01.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.