…..O benim hem arkadaşım hem akrabam hem de öz be öz yeğenimdi. Kendisi
benden sadece üç beş yaş falan küçük olduğu için,ve ablalarımdan birinin oğlu, yeğenim
de olsa, onunla ben yaşlarımız yakın olduğu için kardeş ve arkadaş gibiydik.
…..İkimiz de birbirimizi çok severdik.Çünkü çocukluğumuz hatta
yatılı okullardaki zamanlarımız bile, hemen, hemen aynı dönemlere aynı yıllara
rast gelmekteydi.
…..Yaz aylarında beraberce tatil yapar, tatillerde yine beraberce
bağ bahçe aralarında ellerimizde sapan kuşları kovalar, bizim mahalli
lisanımızla adına teyin dediğimiz, sincapların henüz anneden ayrılmamış yavrularını
ağaç kovuklarından çıkartır yakalar, onları beraber besler beraber eğitir
besler severdik.
…..Onların bağının yakınında bir dere vardı. Ben ve o, çoğu
zaman yaz aylarında o dereye beraber gider, derelerin çağlağı altındaki böğetlerinde
yıkanır, yüzer yaz aylarında hoşça vakitler geçirirdik.
…..Zaman geçti okullarımız bitti, o da ben de birer kamu
görevlisi olarak ayrı, ayrı kurumlarda işe başladık, ve yıllar sonra zamanı
gelince o das ben’ de çalıştığımız kurumdan emekli olduk. Ben sağlık nedenimle,
Antalya’ya yerleşirken, o’ da emekli olduğu yer olan İzmir’ e yerleşmişti.
…..Artık her ikimiz de, çoluk çocuğa karışmış memleketten
uzaklaşmış yabancı diyarlarların memleket hasreti çeken insanları olup
çıkmıştık. Ne ben gidip memleketime yerleşebiliyordum ne' de o gidip yerleşebiliyordu.
…..Başlangıçta ben arada bir gidip gelsem de anne ve babamın rahmetli olmasıyla iyiden iyiye memleketten uzaklaşmıştım.Hem de çok fazla
akrabamız olmadığından kardeşlerin her biri bir tarafa dağıldığından hepimiz
ayrı şehirlerin halkı olup çıkmıştık.
…..Bizler ayrı şehirlerde iken birbirimizle hiçbir zaman
irtibatımızı kesmeden ayrı yaşadığımız bu değişik yerlerde zaman, birbirimizin
yanına gidip gelirken, zamanla gidip gelmeler azaldı. Bundan sonraki
dönemde,daha çok evlerimizde yeni yaygınlaşan bilgisayar üzerinden görüntülü
konuşmaya başlamıştık.
…..Her ikimiz’ de bilgisayar konusunda daha yeni sayılırdık. Belki
ben ondan, birkaç yıl önce başlamıştım ve bilgisayardaki Facebook hesabımı
ondan evvel açmıştım ama, çok geçmeden onun’ da açtığını gördüm.
…..Facebook da olan ilk konuşmamızda onun ilk sözü şu olmuştu.
…..Süper bii şeymiş bu yaa diyerek başlıyor, bunun bir gavur
icadı olduğunu söyleyerek benimle konuşmasına devam ediyordu.
…..Kendisi mutaassıp dinine bağlı olmasına rağmen, bunu
benimsemiş olmalı’ ki, bundan sonra kendisi ile daha çok bilgisayar üzerinden görüntülü
görüşmeye başladık. Facebook üzerinden yaptığımız görüşmesinde bana devamlı
olarak çocukluk günlerinin geçtiği yerleri çok özlediğinden bahsediyor
özlemlerini anlatıyordu.
…..Bir gün bana konuşurken beraber eski çocukluğumuzu yaşadığımız
yerlere gitmemizi öneriyordu ve beraberce eski yöreleri dolaşıp anılarımızı
beraber tazeleyelim diyordu. Fakat ben hasta olduğum için, hiçbir zaman onun bu
isteği, gerçekleşmedi.
…..Ve ben ne zaman onun Facebook sayfasına girsem mutlaka benim
ve onun çocukluk günlerimizin anılarını gösteren, yaşatan, resimleri
paylaştığını, bizim oralara özgü sincap resimlerini, kınalı keklik resimlerini,
ve memleketimizin doğal güzel manzaralarını yöreye özgü yemek resimlerini paylaştığını
görürdüm. Kendisi benim gözümde memleketimiz için hiçbir faydamız olmasa’ da,
yapabileceğimiz hiçbir şey olmasa da, tam bir memleket sevdalısı idi.
…..Facebook sayfasında memleket resimlerinden memleket
yemeklerinden başka bir şey paylaşmazdı. Sadece arada sırada bir, kendisini çok
duygulandıran muzik videolarını paylaşırdı.
…..O sayfalarında bunları paylaşırken, çoğu zaman ben’ de kendi
yazdığım çeşitli konulardaki ve memleket şiirlerimi paylaşırdım. Kendisi benim
yazdığım bu şiirlerimin beğendiği halde çoklarını okumak istemezdi. Şiirlerimden
duygulandığını onları okuduğu zaman ağladığını söylerdi. Ben de ısrar etmez
okuma derdim.
…..Çünkü biliyordum ki, kendisi hiç üzülmemeliydi. O bir
ameliyatından ve ameliyat olursa masasında ölüp kalmaktan bir daha hiç
kalkamaktan çok korktuğu bir kalp hastasıydı.Tedavisinin en iyi yolunun A.B.D.
Devletlerinde yapılabileceğini duymuş bunu yaptıracak imkanı olmadığından
bahisle yakınıyor,ölümünü bekliyor gibiydi.
…..Yine bir gün bilgisayar üzerinden onunla konuşuyordum.Ben
onunla konuştuğum sıralarda, medyada yer alan Bolyoz Ergenekon davaları gibi
davaları bir vatandaş olarak çokca izlediğimden kendimce önemli bulduğum
olayları facebook üzerinden paylaşınca,paylaştıklarımı yukarda anısını
paylaştığım ruhu şad olsun diye andığım yeğenim görmüş bana şöyle
demişti.”Dayı, sen bu askerleri çok mu seviyorsun”bunu yazdığını duyunca ne
diyeyim biraz içerlemiştim.Keşke ona hiç içerlemeseydim. Gönül koymasaydım.
Şimdi bunlar aklıma geliyor da, yüreğim bin bir parça oluyor.
…..İşte bu konuşmamız, onunla son konuşmamız olmuştur.
…..Kendisine buradan Allah’tan rahmet diliyor, koyu bir memleket
sevdalısaı olan onun, asıl dünyasındaki mekanı cennet olsun diyorum.
…..Şimdi o dönülmezler dünyasında, layık olduğu yerde iken bana
ve sevenlerine kalansa sadece onunla olan gençlik ve çocukluk çağımızdaki,beraber geçirdiğimiz, güzel günlerimizin anılarıdır.10.01.2014