selam tanrı Zeus..yalnızlığın tanrısını aramıştım ben
çok bilmiş bir gün ertesiydi,
adı malum iskelede...
taze şiirler satarken,
bekleme salonlarının cam önü
gözlük camıma yanaştı şehla gölgesi,
yetişkin bir vapurun
simitçi tablasını nazarladı
marmara martıları
sallandı balıkçı sandalları,
yatağını bulmuş suyun kucağında
kadrajda kelepçelendi,
açısı yakalanmış aşk
sallandık...
ninni de ninni
bir çocuk uçurtmasını soruyordu tanrısına,
buğday tenli nimetin yanıbaşında
sabah yorgundu,gün solgun
içim bir dünya
kıyımda seyredilmiş günlük gökyüzü
çocuksuz salıncaklar
çengisiz oyun havaları
atsız karıncalar
çınar altı kaldırımlarında,
aceleci pabuçlu adamlar
eli elime değmemiş kadınların,
az kullanılmış cümleleri
sallanıyorduk üç yana
ninni de ninni
gülümsüyordu yalancı şakayıklara
balkonsuz evlerin hercai menekşeleri
üstünü örterken iki sokağın,
dolaşık düşlerin bol kazaklı kadınları
işaret parmağını saklıyordu,
yeni yetme şiirlerin
etine dolgun hüzünleri
olmadık yerlerin asma katlarında sallanıyordu,
edilmemiş intiharların mutsuz ipleri
yüzü düşüyordu şehrin
ninni de ninni
ne diyecektim diyordu,
mahmur bir söz
iyi huylu yalnızlıklara
gel bari...
ellerim kahverengi dolsun
ayyuka çıkalım seninle
ne olacaksa olsun...
ninni de ninni
ninni de ninni