Merhaba
Üşüyen mısralarımın yanan teni merhaba!
Ne sen, ne de sensizliğim çareydi ağrıma.
O yüzden aylarca mektupları sardım sensiz kalan bağrıma.
Ve seni kağıtların ağlayan yüzünde sevdim.
Ondandır ki, sana olan sevdamı hisseder oldu yazılmamış cümleler bile.
Aklıma her geldiğinde binlerce söz düşüyor olsa da dilime, yazmak için ellerim bile yabancı kaldı ellerime.
Yeter artık ne olur, içimdeki özlemini yokluğunla ölçme
Bil ki, yaşadığım tüm zamanlar içinde, hasretinin en derin ve en hazin vaktindeyim.
Saaatler günlerime ,günler aylarıma mahzen.
Gölgemi bile saklıyor karanlık, nereye dönsem
Uzattıkça sözlerimi içim içimden kesiliyor ve her yanım baştan sona kanıyor.
Derin bir yasla yoğrulmuş gibiyim sanki
Yokluğunda biraz varım, biraz yok
Canımın her köşesi ağrı.
Bir bilsen bu hüzün bedenime nasıl da çok.
O yüzden sadece uyumak ,uyumak istiyorum. O da yetmiyor . Hangi rüyaya düşürsem hayalini ıslak bir yastığın yüzünde uyanıyorum.
Karıştıkça ruhum ışıksızlığıma, yüzlerce kez susup ,yüzlerce kez ağlıyorum.
Küçük bir çocuk gibi, annesinin ellerini bıraktığında hissettiği, kaybolma korkusuyla yaşıyorum.
Adını kağıtlara yazacak yaşı geçtim bel ki ama gözlerimdeki yaşa yazmaktan kendimi alamıyorum.
Gözlerim gökyüzünün mavisini taşımasa da yağmur renkli bir bulut.
Anlayacağın bütün ağlayışlarımın adı ,ve canımın dinmeyen acısısın.
Hadi gel unutabilirsen unut..
Seni doya doya sevmek hangi mevsimin dallarında asılı kaldı bilmesem de
Eğer sana kavuşmadan kaparsam gözlerimi
Mektuplarımın gözyaşları düşmesin yüzüne diye
Yağmurlar hatırlatsın sana, toprak kokulu sözlerimi ...
Arzu Karadoğan
21 Mart 2014