Gün geçmiyor ki, insanın daha ne kadar vahşileşeceği üzerinden haberlerle karşılaşmayalım. Cinayetler, vahşetler, savaşlar bağlamında, insanın insana karşı sınır tanımaz vahşetlerine şahit oluyoruz. Ve sonuçlar üzerinden sorunun çözümünü sorguluyoruz. İnsan nasıl bu kadar vahşileşebilir, nasıl bu kadar canileşebilir. Nasıl oluyor da insan bir başka insan tekine karşı bu kadar gaddar olabiliyor. Tarihin her döneminde insanın vahşete çevirdiği bir dünya var olagelmiştir. Ancak modern hayat bu vahşet ortamını daha görünür hale getirmiştir. İnsana ilişkin anlamlandırmanın doğru olmadığı bir ortamda sonuçlar üzerinden bir yere varılamayacaktır. ‘Beşer’ olanının ‘insan’ olana, ‘âdem’ olana tebdili gerekiyor. Hayat insanın,  çamur olan, pis olan yanıyla; yani beşeriyetiyle, güzel olan, vicdanlı olan ruhlu olan, erdemli olan yanının; yani insaniyetinin mücadelesidir.


İnsana ilişkin tüm sorular dışında değil, doğrudan doğruya insanda aranmalıdır. Çirkinlikte, güzellikte insanın kendisinden kaynaklanmaktadır. İnsan bizatihi kötüdür mü? Demek istediğimiz, değil. Ancak şahsı manevisi olmayan beşerin, insana ulaşamayacağı, insana ulaşamayan beşerin et, kemik, madde olarak kaba ve kalın insan olarak yapıp ettiklerinin beşerliğinden kaynaklandığını, beşerlikle mümkün olabileceğini ifade etmek istiyoruz. Öyleyse insana şahsi manevi kazandırmak gibi bir görevimiz var. Şahsı manevi, insanı kabalıklardan, maddeden, balçıktan, kötülükten, şeytandan yana olan yanın, ruhla, vicdanla, değerle, anlamla, erdemle onarılması, dahası tamamlanması gerek. İnsanı vicdansızlıktan kurtarmanın yolu budur.  Tamamlanmamış, manadan yoksun olan beşerin, insana, doğaya karşı vahşileşmesinde sınır aramamak gerek. İç dünyası paralanmış, parçalanmış, dünyası bozuk insanın, dünyayı bozması olasıdır. Tarkovski ‘Ruhun mükemmelliğini arzulamayan hiçbir insan değerli değildir’ der. Ruhu kemale erdirme çabası insanı beşerlikten kurtaracaktır.


Mustafa İslamoğlu’nun ifadesiyle ‘Adem ruh üflenmeden önce beşerdi. Yani insan, insan suretinde idi. Fakat insan siretinde değildi. Kur’an O’na beşer diyor. Beşere ruh üflenince, akıl, irade ve vicdan verilmiş oldu. Ruh üflenmeden evvel iki şeyden müteşekkildi: ceset ve can. Tıpkı diğer canlılar gibi. Ruh üflenince insan oldu. İnsanın mükerrem kılınmasından, insanlaşmadan önceki safhasına beşer diyoruz. Ama bu beşere ruh üflenip de irade, akıl ve vicdan sahibi olduktan sonra beşerlikten çıktığı anlamına gelmiyor. Beşerliğin üstüne irade ve akıl verildi. Ama o öz, o hayvani öz insanda mündemiç oldu. Onun için insanın içinde bir hayvan tarafı hep var. Aslında nefis dediğimiz şey insanı beşer yanına çeken şey.’ İnsanın insan müsveddeliğinden kurtuluşunun yolu, beşerliğine giydireceği; ahlak, karakter ve ruhtan, yani beşere insanı giydirmekten geçer.


Amaç; eşrefi mahlûkat olan insanın makamına uygun davranmasıdır. Yoksa salt beşer yönüyle aşağılık bir durumdan kurtulamayacaktır. Hayat her yönüyle bu iki yönün mücadelesidir dedik. Beşeriyetten öte bir şeyi olmayanların, hayat içinde kendilerinde olmayan ne kadar güzellik varsa karşılarınkinde, onları yok etme güdüsüyle hareket etmeleri vaka değil mi? İnsanı ‘zindan’larından kurtarabilmenin yolu fıtratına, özüne dönüşüne, ruhu olan, vicdanı olan, ahlakı olan yönüne çevirmektir.


Aslolan beşerin insanlaşmasıdır, diyoruz. Peki, nasıl olacak; İhsan Fazlıoğluna göre terbiye, talim yani doğru bilgi ve edebin terkibi olan ‘güzel’i eylemekle.  Dücane Cundioğluna göre; İnsan ancak kendisine emek verdikçe, kendisine özendikçe insanlaşır, insanlaşabilir, hiçbir bitki bitkileşmez, hayvan hayvanlaşmaz, lakin insan insanlaşır, zira ancak insan kendi mertebesine ait yetiler ve yetenekleri gerçekleştirdikçe geliştirdikçe insan olur. Dolayısıyla insanlık olunan bir şeydir. Adam olmak âdem olmak yani insanlığın hakkını vermektir. Hiçbir varlık kendi mertebesinden dışarı çıkamaz, ama insan insanlığından çıkabilir.


İnsanı ne kadar kazarsan kaz insan çıkacaktır.  Sorun hangi insanla karşılaşmak istediğimizdir. Önce karşılaşmak istediğimizi belirlemek durumundayız. Güzelliğin, erdemin, ahlakın, vicdanın sahibi olan insanı oluşturmaksa gayemiz, maddiyatın,  ahlaksızlığın, ruhsuzluğun temsil ettiği insandan uzak kalmanın yollarını aramalıyız. Kaçış gerek; beşeriyetten insaniyete, imhadan ihyaya, çirkinlikten güzelliğe kaçış gerek. Çünkü ‘insanın anılmaya değer bir varlık’ olabilmesi bu yolla mümkün olabilecektir. 

( Beşerden İnsana Ulaşmak. başlıklı yazı Vedat Akıllı tarafından 16.05.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu