Unutulup gideceksin kara bağrında toprağın
Üstünde otlar bitecek solacak o son yaprağın
Ne uzundur ne de kısa tükenir can bir nefeste
Sanırsın dolu yaşadım oysa nefis boş kafeste
Saat durur süren biter nerede malların hani
Hiç farkında değildin sen, ölüm gerçek dünya fani
Daha çok daha çok dedin gözün servete doymadı
Gittiğin yerde bak kimse, cebine para koymadı
Şu çok sevdiğin elbisen kıyıp giyemedin bile
Varlığınla kibirlenip neden döküverdin dile
Kaç kez kırdın gönülleri ya seni kaç kez kırdılar
Ömür denen yolculukta hepsi yaşanmış sırdılar
Burada mevki makam yok her kul eşit bu huzurda
Ne torpil var nede rüşvet sürüye zulm eden kurda
Yer ile gök arasıdır hayat bir bulut kümesi
Vicdanı rahat olanın hafiftir günah küfesi
Bir tül gibi iniyorken kara perdesi ölümün
Diyeceksin ki soluyor yaşam gülleri gönlümün
Yüreğin iman nurundan ayrılmamış ise eğer
Maddeden manaya gidiş cennet müjdesine değer
Şükran Gülcenaz AYDOĞAN