ses toprağa karıştığında
duydun mu ağıdını yurdumun
duyan yok mu sesini
ey karanlığa bağıran yürek
elinden ne vakit düştü kürek
zamanın telvesi dökük
halin meleklere ayan
alev bulutu gözlerin
içimizi ürpertti zamana karşı
yönünü şaşırmış damla
yokluğuna çiseliyor yağmur
dökülmüş sırrı gönlümüzün
göz kararıyor maden dehlizlerinde
birer birer üşüyor kelimeler
sis kaplıyor lügatimi
güneşten bi haber
yürümüyor kömür kokulu raylar
sensiz mahzun ve yorgun
son sözünü getirdi kuşlar;
"size bıraktım baharları"
diyorsun...
duy sesimi
öksüz topal haykırışımı duy
sana intizarım kömür gözlerine
izi kalmamış yetim bakışlarının
içimizdeki çoçuğu ağlattı
çizmelerin
baretin göğe siper...
kardelenlerin harman zamanı
beyazını yitirdi kış
savruldu güney yamacına dağın
azmin zamanları biçerken
bir türkü tutturdu ruhumuz
hicran terennümünde...
ismin zaman duvarına mıh
tik tak vuruyor didelerimize
yorulan rüzgarda savruluyor hasret
vakit yanlı cümleler kuruyor
içimiz kararıyor hazanında
cismin parlıyor hüzünce
isli çarpıyor gönüllere
badeler içtin biliyorum
adınız dili geçmiş zamana
kalmasın istiyoruz...
size gel diyebilsek
size gül diyebilsek
madenin dili olsa
ya da işverenin
dini...