Hayatın Gerçek Anlamı
Aşk… Sadece iki kişinin kendi arasında yaşayabileceği kocaman bir dünya. Tarifi zor, çözülmesi imkansız, gizemli bir büyü…
Her ne kadar çözülmesi zor imkansız gizemli bir büyü olarak görsekte aşkı, ayrılıklarda olmuyor değil. Eğer iki kişi birbirine gerçekten aşıksa bu ayrılma değildir. Sadece kendi kafanı dinlemek için birbirine zaman ayırdıkları ufak bir moladır.
Ya o ufak olumlu sonuç çıkmadıysa… O zaman ne yapacaksın?
Özlemeye başlayacaksın… Her geçen gün pişmanlığın katlanacak. Dünya bir kişinin bile siyah beyaz olan bu koskoca hayatı nasıl değiştirdiğini, nasıl değiştirdiğini, nasıl renklendirdiğini, nasıl hayata anlam kattığını anlayacaksın. Ama bu anlaşılma biraz geç olacak sanırım.
Hayattaki asıl anlamını kaybettikten sonra, başka cisimlere anlam yüklemeye çalışacaksın. Çalan şarkının içindeki ‘’kırmızı’’ kelimesi bile seni üzmeye, açık havada dahi seni nefes alamamaya sürükleyecek. Şemsiyeyi görünce, yağmurda sarılarak otobüs beklediğiniz gün gelecek aklına ve şemsiyeye teşekkür edeceksin, sevdiğin kişi sarılma imkanı verdiği için. Ama şimdi yağan yağmurda ıslanmamak için yanında sevdiğin değil, şemsiyen var. Yağmurlu günlerde aşk, sizi yağmurdan korumak için gizli bir kalkan oluştururdu. Sırf aranızdaki büyü bozulmasın diye. Sırf siz üzülmeyin diye.
Bunca güzel anılar tekrardan depreşince özür dilemenin yollarını arayacaksın. Şiirler yazacaksın, hediyeler alacaksın, belki de boğaz köprüsüne ‘’seni seviyorum, beni affet’’ yazdıracaksın…
Seni eğer gerçekten sevdiyse, içten bir özür dilemek bile yeterli olacaktır. Çünkü seni gerçekten seven biri, senin tam anlamıyla pişman olduğunu anlayıp, samimi bir özür dilemeni bekler. Sadece özür dilemeni…
Eğer her ne yaparsan yap özrünü kabul etmiyorsa zaten senin değerini hiç anlamamış demektir. Herkes bir kerecikte olsa bu şansı hak ediyor. Ne demiş BÜYÜK USTA ‘’KÜÇÜK İSKENDER’’? Dönerse senindir, dönmezse zaten hiç senin olmamıştır…
Deyran AYDOĞAN ( @aydogandeyran )