Güneşin inzivaya çekildiği zifiri karanlık bir gece
Ay kayıplarda yıldızlar ise firari…
Fırsat bilip karanlığı
Patlamaya hazır zamana ayarlı saatli bomba gibi
Ayrılığın acısını
Bıraktın delice seven yüreğime…
Patlamasa da misket bombaları!
Parçalanmaz mı yüreğim?
Lime lime olmuş özlemlere dayanır mı?
Nefret dolu alev fışkıran sözlerin
Taşmaz mı yüreğimden
Sevdan gözyaşı olup çağlayan gibi akmaz mı gamzelerimden?
Omuzlarıma yüklediğin
Karalara bürünmüş kör ayrılığın tonlarca ağırlığı
Adımlarım sıklaşıp aşındırdıkça
Sensiz…
Sessiz ve loş sokakları
Özlem olur damla damla doldurur
Yürek denen dibini deldiğin sırçalı küpü…
Ve sen sevgili!
Sarı yapraklı takvimler bir bir eksilirken duvarlardan
Sorgulayıp adı konmamış ayrılığı
Aynaya bakıp ağlar mısın geceleri?
Sen orada ben burada bu gece de biterken
Hasret yangınlarıyla
Çaresizce soğuk küf kokulu zindanlara hapsettik yüreğimizi.
Sevdamızı yükledik anka kuşunun kanatlarına
Gönderdik dönüşü olmayan yollara.
Ten kokularımızı meltemlerde savurduk
Geride bize dair kala kala
Sadece hiç bir şey kaldı
Sevgili düşündün mü hiç?
Bizi bize bağlayan delice sevdamız değilse
Sönmeyen yürek yangınlarımızın sebebi nedir?
Söyler misin?
Özlemin kara bulutlara karıştığından bu yana
Belki seni karanlıklar arasında bulurum umuduyla
Bağışladım gözlerimi gökyüzüne.
Ellerim ise bu cihanda olmazsa öteki dünyada
Yakana yapışmak için aşk merdiveni kurmakta karanlık gökyüzüne
Gözyaşlarımı çıta mutlu günlerimizi basamak
Acı sözlerini çivi yaptım.
Nasır bağlasa da ellerim çekiç sallayıp
Çivi çakmaktan kan aksa da çatlayan yerlerinden
Ömrüm vefa ederse
Elbet bitecek bu aşk merdiveni…
Mustafa KARAAHMETOĞLU
15.09.2014/Ankara