kendini beğenmeyen bir ceviz gibi
adem olmamışlığı yaşarız
bazen kader leş gibi leş kokular sunarken
mis gibi de leş kokularda sunabiliyor
ve hatta misi misle de güzelleştirebiliyor
bazen hayat düşük bir doğum yaptırırken
sahip olduklarımızı da içine esir aldırır
sanki bizden bir parça değilmiş gibi
olamadığımız mekanları ve insanları da
yaşanmışlığa çekmek zorunda bırakır
sosyal ihtiyacın mecburiyetlerin de
körleşen hayat bağlarını
yaşanmış yılların birikimine
emek adına kutsallaştırır
çekip gitmek istesek de
henüz büyümemişsin dir
henüz derdinin dersini bilmeyen
Leyla gibi susuz sebkensin dir
vazgeçemeyiz
vazgeçil mezleriyin arasına
önce kendini eklersin
hani Ayasofyanın sessiz ağlaması
nasıl acı veriyorsa
işgaline sayısız kurban verilmiş
kutsallığın Kudüs'ü kadar
talihine bırakılmış maneviyatım
Mescidi Aksa kadar
tufan altında kalmış
tayfunların yar yatağı kadar
kaderin alın yazımızı çizmesine izin verir
toprak yüzüne umut çiçeği ekeriz
nasıl olsa Araf dayız
İbrahimi yakmayan ateş
İsmailleri kurban bilecek
filiz hali Yakub
meyve hali Yusuf
bedeli Kays olacak
nasıl olsa toprak dayız
su akar yatağını bulur ya
fıtratın fıtratı gereği
birleşen gönüllerin bedeline
kendi kabuğunu beğenmeyen
meyveye olgunlaştıracak tohumunu
Gülay GÖKTÜRK