Hiç unutamıyorum.O gün Cumartesiydi.Canım çok sıkılıyordu.Köyde en çok Cumartesi ve Pazar günleri sıkıntılı geçiyordu.Okul kapalı olduğundan konuşacak kimse yoktu.Ben de efkar dağıtmak ve birileriyle konuşmak için köy ortasındaki bakkala gidiyordum.Hen ihtiyaçlarımı alıyor, hem de bakkalın önündeki köylülerle sohbet ediyorduk.Köyümüz yüksek bir tepe üzerine kuruluydu.Okulda en yüksek yerindeydi.Bakkal ise tepeden biraz aşağıda tam tepenin yarısındaydı.Oradan baktığında öndeki ova ve ortasından akan Çekerek Irmağını en güzel şekide görebiliyordun.Ben de bakkalın önünden ovayı ve kıvrıla kıvrıla akmakta olan Çekerek Irmağını seyretmesini seviyordum.Onun için bakkalın önünde beklemeyi ve köylülerle sohbeti özlüyordum.
Bakkalın önüne gittim.Bir kaç köylü gelmişti.Selam verdim.Yanlarına oturdum.Hal-hatır sorduk.Günlük olanlardan konuşurken köylü Ahmet Ağa geldi.Selam verdi.
---Karşıkı köyde düğün var.Hoca seninle yarın düğpüne gidelim,dedi.
Sonbahardı.Yağmurlar başlamış,ırmakta sular çoğalmıştı.
---Irmağı nasıl geçeceğiz,dedim?
--- O kalay, dedi.Onu düşünme.Motorla köprüden dolaşırız.Irmak üzerinde karşıya geçmek için bir köprü vardı.O da çok uzaktı.Ama ihtiyaç halinde o köprüden geçilirdi.Ben köye yeni gelmiştim.Henüz çevre köylerden kimse tanımıyordu.Ben de gözüken o köyden başka yerleri pek tanımıyordum.Gezmek benim içinde iyi olacaktı.
---Tamam,dedim.Motorla köprüden gidip geleceksek mesele yok.
Öyle de oldu.Pazar günü sabah Ahmet Ağanın evine gittim.Kahvaltıyı orada yaptık.Bir kaç köylü daha geldi.Onlar davetiyeli, ben de davetiyesiz misafir olarak yola çıktık.Ahmet Ağanın oğlu motoru çalıştırdı.Bizler de vagona bindik.Bir saat sonra düğün evinin önüne vardık.Davullu zurnalı bir karşılama oldu.Bizi aldılar düğün evine götürdüler.Düğün evinde birer acı kahve içtik.Sonra köylülerden biri;
--- Buyurun ağalar,dedi.Öğle yemeğini bizim evde yiyeceğiz.
Sonra öğrendim ki her köyü düğün evine yük binmesin diye bir köylü alırmış.O köyüleri yemesi içmesi damat çıkana,düğün bitene kadar o ağırlarmış.Yedik içtik.Davullar harman yerinde habire çalıyordu.Öğlenden sonra halay çekenler çoğaldı.Bizleri dışarı davet ettiler.Gelenlerden bir kaçı halaya girdi.Bizler de kenardan seyrettik.Sonra güreş için hazırlık başladı.Tam bu esnada Ahmet Ağa;
---Bana bak hoca,dedi.Bu gün sen de güreşeceksin.Ben şimdiden seni hazırladım.Başa soyunmaya hazır ol!Bizim köyü bu güreşlerde sen temsil edeceksin ha…
Güldüm.Şaka yapıyor sandım.Ben kim, güreşmek kim?..Boylu boslu biriydim.Köylülere göre de oldukça cüsseliydim.Ama hayatımda bir kerecik olsun güreş tutmamıştım..Güreş meydanı kuruldu.Bizler de bir kenara oturduk ama Ahmet Ağa;
---Olmaz hoca,dedi.Sen baş pehlivansın.Buraya yakışmazsın.Biz en başa oturalım.
--Olur,dedim.Oturalım Ahmet Ağa.
Kalktık en baş köşeye kurulduk.Altımıza iki kat yatak atmışlardı.Biz de onun üzerine yayıldık.
Ahmet Ağa hararetli hararetli köylülere bir şeyler anlatıyordu.Ama ara ara bana bakıyorlar, bense oralı değildim.Bütün ayaklar bitti.Sıra baş pehlivanlığa geldi.
---Hadi bakalım güreşçi,dedi Ahmet Ağa…Sıra sen de..Şu başı alalım.Başta bir tosun var.Köye tosunla dönelim.Yarın köylüye bir ziyafet çekelim.
---Bana bak Ahmet Ağa ,dedim.Ben hayatımda hiç güreş tutmadım.Rezil oluruz sonra..
---Korkma,dedi.Rezil olmayız.Seni bu meydanda tuş edecek yiğit daha anasının karnından doğmadı.Seni öyle bir methettim ki,karşına kimse çıkamaz.Sen şimdi üstünü çıkar.Şu paçalarını sıva bakalım.Baş köye kurul.Karşına çıkan olursa o zaman başka bir yol düşünürüz.
Canım iyice sıkılmıştı.Ahmet Ağada köyde bana sahip çıkan sevdiğim bir veliydi.Kırmak istemedim.Sadece;
---Hayırlısı,dedim.
Kalktım.Soyundum.Paçaları bir güreşçi gibi yukarı sıyırdım.Baş köşede beklemeye başladım.Biraz sonra cazgır beni tanıttı.
Ahmet Ağa hakkımda o kadar palavra kesmiş ki,cazgırın söylediklerine ben bile inanamadım.Öyle bir övdü ki,meğer ben ne güreşler yapmışım, ne baş pehlivanları yenmişim?Deme gitsin..
Şimdi karşıma çıkan olursa ona da bu meydanda ot yolduracaktım.Cazgır;
---Var mı,dedi bu yiğidin karşısına çıkacak?..
Davullar sustu.Hiç kimsede çıt yok.Ahmet Ağa kulağıma eğildi;
--- Kalk şu meydanda bir dolaş bakalım,dedi.
Kalktım.Meydanda şöyle bir dolaştım.Çevreyi kolaçan ettim.Bir taraftan da içimden dua ediyordum;”Yarabbi karşıma kimse çıkmasın.Çıkarsa rezil olacağım!”
Davul-zurna gür sesle güreş havası çalmaya başladı.Köylüler yüksek sesle yorum yapıyorlardı;
---“Vay yavrum vay!..Analar ne aslan doğururmuş.Şundaki boya posa bak.Bunun karşısına çıkacak güreşçinin vay haline!...Vay ki vay!Aklı olan çıkmaz.Çıkan olursa epey kök söker.”Bir süre davul zurna güreş havası çaldı.Ben meydanda hava attım.Sonra cazgır;
--- Var mı başa çıkacak biri?..Çıt yok.
Sonra bana döndü;
--- Karşına çıkacak rakip olmadığındanseni baş pehlivan ilan ediyorum,dedi.Hediyen şu kenarda bağlı duran boğadır.Helal olsun sana…Güreşler bitmiştir köylüler.
Nasıl “Oh!..”çektiğimi yakınımdaki insanlarda duydu sanırım.Davullar tekrar vurmaya başladı.Ben alkışlar arasında yerime otuırdum.Ahmet Ağa ve benimle gelen köylüler koşarak geldiler.Bana sarıldılar.Tebrik ettiler.Düğün sahipleride geldi.
---Hayırlı-uğurlu olsun Pehlivan.Bu hediyeyi ananın ak sütü gibi hak ettin.Giderken al götür,dediler.Ben hala inanamıyor, Ahmet Ağaya bakıyordum.O ise durmadan beni övüyordu.
Akşam oldu.Düğün bitti.Motora hediyeyi de bindirdik köye döndük.Eretesi günü köylü toplandı.Boğayı kestiler.Evlerden bulgur getirediler.Bir kazan bulgur pilavı ve bir kazan da yahni yaptılar.Hep birlikte köy odasında yedik.Hoca da güzel bir dua etti.Köylüler de beni tebrik ettiler.Ben köylülere döndüm;
---Beni tebrik edeceğinize Ahmet Ağayı kutlayın. Bu boğayı onun sayesinde kazandık.Yoksa güreş benim neyime,dedim..
Benim de böylece ilk ve son pehlivanlığım başladığı yerde bitti.Yıllar oldu, hala o günleri düşündükçe gülerim.Şimdi;
---Ben baş pehlivanlığı kazanmış adamım desem,Kaç kişi buna inanır acaba?..
Kemal DOĞANAY