..... .yaşanmış hayta hikayeleri
Zaman hızlıca akıp giderken hayata dair kurduğumuz
ne hayallerimiz vardır,olmalıda olmazsa hayat olmaz
önemli olan ise kaç sene değil
ne ölçüde ne şekilde yaşadığımız içeriği değilmi dir
gene de acı tatlı hüznüyle hayat mücadelesine devam ederiz
budanmış gül ağacı olmak hayatımızı güçlendirmiyor
herşeye rağmen yardımcı da olmuyor
beyinimiz de bitiremediğimiz halde bitirmeye çalışırız acıları
çünkü !başka hayat yok
başka benden bir ben yok
başka çıkarımız çıkarlarımız da yok
Kader zamansız yakalıyor hiç beklemediklerimizi
ve hiç beklemediğim bir sabah erkenden kapımızın zili çaldı
neydi bu erken telaş zil sesi !
komşum Sıdıka ablamın ağlayan sesi kulaklarımı tırmaladı
-sen bilirsin bana yardım et bana birşeyler oluyor
- gel sakin ol heyacanlanma olan nedir !
anlatır sıkıntısını bir çırpıda..
anlıyordum ki
kadın olmanın zorluğunu yaşıyordu kıvranarak
- ben napacam şimdi içimden birşeyler koparak büyüyor
-hemen hazırlan hastaneye acile gidiyoruz
Doktorlar acilen tedaviye aldılar
sakin ol demeler ne çare
otopsi için parça vs... derken
sonuç on gün içinde çıkacak,
ve kesin tedaviye başlanacak.
beklemekten başka çaremiz yoktu
aradan yedi gün geçmişti
bekleyecek durumda değildi
içinde birşeylerin hızlıca büyüdüğünü söylüyordu
hastalık girmeye görsün hele bir çıkar mı
hele birde adı kanser ise
kan emici ,ruh emici ,beyin kemirici teşhislere ne gerek
belliki illet denen herkeze illet..
neresi ağrıyorsa derdi orda
sancıyla kıvranan Sıdıka ablamı kim anlar
acısıyla içinde büyüyen derdine kim ilaç olacaktı ki !
herkezin derdine koşan o
şimdi çaresizlik çıkmazların daydı
hemen koştuk hastaneye
anlattı yaşadıklarını
yedi gün içinde hastalığı ilerlemiş
içinden büyüdükçe artık dışarı çıkmaya başlamıştı
kanaması ise hiç durmuyordu
acil ameliyata aldılar,iki gün sonra ise teşhis belliydi
Uterus / ( Rahim kanseri )
ilk duyduğunda hiç önemsemedi
-neyapabilirim tek benmiyim derken
sonraları içlenir hiçlenir oldu
dört ay içinde iki kez ameliyat oldu
gitdikce tüm vücuduna yayılıyor
kemoterapiler ,yanmalar, yıkmalar,
verilen ilaçlar sonuçsuz kalıyordu
bu arada önce sol ,onra sağ göğsü alınmış
sağ kolu tutmaz olmuştu
daha sonra ise beynine kadar ilerlemişti hastalığı
hızlıca yayılıyor her tedavi uygulanıyor
ama bir türlü cevap vermiyordu
artık evden güneşe dahi çıkamaz durumlarına girmişti
bitmişti yorulmuştu ,gün ,gün her gün biraz daha eriyordu
artık olan olmalı al Allahım canımı diyor, acılara dayanamıyordu
Acısı feryattı ,dağ gibi dolgun, kapı gibi boylu endamlı sıdıka ablam
küçüldükçe küçülüyor ,eridikçe eriyordu
Onla bir sözleşme yaptık
her sabah erkenden beraber yürüyüş yapacak
her akşam fırsat buldukca o bana,veya ben ona gidecektim
hastalığının sonu sonsuzluk tu biliyordum,oda anlıyordu,
sadece konuşmak
son zamanların huzurla geçirmesini istiyordum
akşam olunca
bir ananın yavrusunu bekler misali
saatini hiç kacırmadan gelir konuşur
günlük olanları anlatır
torununa dayanamadığını söylerdi
oysa yanından hiç ayrılmıyordu torunu
” yanımdayken özlüyorum
artık ben yolcuyum hislerine boyun büker ağlar..ağlar…
şiir okumamı ister
-sesin bana huzur veriyor
ne ipeksi sanki ninni gibi der
herşeye rağmen gönül alırdı
bir gece gene kapımızın zili çaldı saat iki
- koş koş annem sesleri gecenin sessizliğini bozdu
feryatlar sanki boyun büker gibi kadere yol çiziyordu
ve son yolculuğa hazırlanış
bir nohut tanesi boğazına takılmışda
sanki onu dışarı atmak için bir püf sesi kalmıştı
sabah saat 8 sıraları acıları o püf sesiyle son buldu
demek böyle ölünüyor
demek böyle ölünüyormuş
ölümün soğuk yüzü hala sıcaklığını koruyorken evlatları ağlıyordu
” annem bizi bırakıp nereye gidiyorsun ”
kansere yenik düşen bir hayat daha ;
sonsuzluk yolculuğuna mekan kurmuştu
seni hiç unutmadık unutamayız Sıdıka Sultan
toprağın bol mekanın cennet olsun