ÇANAKKALE RUHU
Yıl 1915.
Çanakkale’de tarihin şahit olmadığı bir mücadele yaşanıyor.
Var olma ya da yok olma mücadelesi.
Bu mücadele öyle bir mücadele ki, bir tarafta en gelişmiş silahlarla donanmış dünya orduları.
Diğer tarafta muhatapları tarafından hasta adam denilerek dikkate alınmayan dağılmaya yüz tutmuş bir imparatorluğun orduları.
Bir taraf itilaf devletleri adıyla dünyayı Çanakkale açıklarında toplamış, Türk milletinin topraklarına saldırıyor.
Diğer tarafta saldırganlara nazaran güçsüz gibi görünse de vatan topraklarını korumak için canını dişine takmış kahraman Mehmetçikler.
Bu canavarlaşmış güruh, Malazgirt’in, Kosova’nın rövanşını almak istiyorlardı.
Türk milletini Avrupa ve Anadolu’dan sürmek istiyorlardı.
Bu orduları Çanakkale’ye yığanlar, “Şark meselesi”ni(Türkleri ya Avrupa ve Anadolu’da yok etmek ya da geldikleri Orta Asya steplerine geri sürmek) gerçekleştirme vaktinin geldiğine inanan saldırgan ve vahşi tek dışı kalmış canavarlar güruhuydu.
Ancak Türk milletinin en dar zamanlarda bile neler yapabileceğini hesap edemediler.
Edemediler ki, kendilerinden emin, var güçleriyle Çanakkale’den geçerek bütün Türk illerini ele geçirebileceklerini sanıyorlardı.
Yanıldıklarını 18 Mart 1915 günü anlayacaklardı ve öyle de oldu.
Türk ordusu yenilmez denilen o tek dişi kalmış canavarlardan oluşan dünya ordularını, Çanakkale’nin soğuk sularına gömüverdi.
18 Mart 1915 günü kazanılan bu zafer, tarihe “Çanakkale geçilmez” dedirtmiştir.
M.Akif Ersoy Çanakkale savaşlarını, Çanakkale şehitlerine adlı şiirinde şöyle dile getirmiştir.
…
Eski
Dünya, yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
***
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek
öpse o pâk alnı değer.
***
Ne büyüksün ki kanın
kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.…
…
Türk tarihinin dönüm noktalarından birini oluşturan Çanakkale savaşlarında Türk ordusunun ruh yapısını da bakınız cumhuriyetimizin kurucusu M.Kemal ATATÜRK nutkunda nasıl ifade ediyor.
“…Karşılıklı siperlerimiz arasında mesafemiz sekiz metre, yani ölüm muhakkak... Birinci siperlerdekiler hiçbiri kurtulamamacasına tamamen düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor.
Fakat ne kadar gıpta şayan bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur(yılgınlık) bile göstermiyor, sarsılmak yok.
Okumak bilenler ellerinde Kur'anı Kerim, Cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler, Kelime-i Şahadet çekerek yürüyorlar.
Bu Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren şaşılacak ve övülecek bir misaldir.
Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur.”
İşte Atatürk’ün söylediği bu yüksek ruhtur ki;
Türk milletini tarih boyunca var eden.
Tarih yazılmaz yapılır dedirten.
Dünya tarihi Türk devletsiz olmaz gerçeğini hatırlatan ruhtur.
İlköğretimden yüksek öğretime kadar bütün çocuklarımıza bu ruhu tanıtmamız gerekir.
Özellikle daha ilköğretim sırasında çocuklarımızı Çanakkale’ye götürüp burada yaşananları mutlaka anlatmamız gerekir.
Japonlar bu konuyla ilgili bakın ne yapıyorlar.
Okulların açıldığı daha ilk günde, çocukları topluca Hiroşima ve Nagazaki’ye götürerek ABD’nin atom bombasıyla ülkelerini ne hale getirdiğini gösteriyor ve şöyle diyorlar.
“Bakın çocuklar, gerektiği şekilde çalışmaz, üretmez, her yönden güçlü olmaz, kendi milli değerlerimize sahip çıkmazsak, düşman gelir vatanımızı böyle yerle bir eder.
Onun için gece gündüz çalışarak, bilimde, teknolojide, her alanda ve her zaman önde olmak zorundayız. Çünkü geçmişini bilmeyen, ondan ders almayan milletlerin geleceği de yoktur.”
Ancak bizde uzun yıllardan beri bunun tam tersi telkinlerin yapıldığının hepimiz şahidiyiz.
Türk milletinin yüksek ve asil ruh yapısını kırmak için olmadık saldırılar yapıldı, yapılıyor.
Bu saldırılar da ne yazık ki kendi içimizden ve kendi aydınımızdan gelmektedir.
Bu konuyla ilgili yazdığımız dizelerde şöyle diyorduk.
…
Yeryüzünde kartallar gibi gece gündüz uçun
Gelecek yüz yılları unutmandır senin suçun
Anadolu’yu ebedi vatan yapan Alparslan
Söyler torunlarına ideallerimize sahip çıkın
***
Hayaldir diye yüce ideallerini terk etme
Sahip olan ataların Cihanda hep seçme
Unutma hedef; gök çadır güneş bayrak
Sonra bulamazsın arzda su içecek çeşme
***
Ayakta tutan tarihi mazisidir bir milleti
Beklesin terk etmişse gelecekte her illeti
Yitirmişse kutlu ideali, benliği, kimliği
Seyreyle sen o zaman çekeceği zilleti
…
İnanıyoruz ki Türk milleti tarihi mazisine sahip çıkarak yapılan gizli ve açık saldırıları o engin sağduyusuyla her zaman boşa çıkaracak, dünya nizamını tekrar Çanakkale ruhuyla tesis edecektir.
18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 100.yıldönümünü kutluyor, aziz şehitlerimiz ve gazilerimizin önünde saygıyla eğiliyoruz.