İstanbul'u Tanımadan Dünyayı Seyir Edemezsin! Köylü Kızının Yaşantısından Bir
....................
......................................
İSTANBUL'U TANIMADAN DÜNYAYI SEYİR EDEMEZSiN!
Köylü Kızının Yaşantısından Bir Kesitdi!
İstanbul`a iş bulmak amacı ile gitdim ama orada çok olanaklarımın olduğu büyük birde çevreyle tanıştım inanılır gibi değil ? Haniya hep derlerya yokya olamaz nasıl olurda böyle konuşursun ben şimdi neler yaşadığımı bir bir anlatacağım elimden geldiği kadarda.. Ya.a.a.. ablamın çok kalabalık bir çevresi sayesinde sürekli bana iş bulma kaygılarım vardı ama her nedense bu kaygılarımı tanış çevre sayesinde hepte olumlu olarak bana adres veriyordu iş adresim avuçlarımın içindeydi gelde anlat o zamanın gençliğine bir türlü iş beğenmiyordum dört duvar arası işler bana baskılayıcı geliyordu sürekli şehrin havasıda beni çok sıkıyordu oradan kurtulup köyüme gitmek istiyordum.. Bir türlüde kendime yediremiyordum yeni gelip köye tekrardan dönmeyi zamanla alıştım, o şehir hayatına artık köyümüde pek aramıyordum rahatmış, boş boş gezmek ablamın sırtından o hep çalışıyor. Bense iki sene üretmeden ara ara iş bulup katkım oluyordu ama çok azdı çoğunluk hep evdeydim.. Ablamın benim için tutuğu kiraladığı eve işten gelirken içeri alırken bin kere düşünürdüm ben, nedeni ise ablam gelecekte şimdi temizlediğim evi kirletecek çizmeleriyle vede ayakkabılarıyla eve aniden dalacak diye.. Tasalandığım şeyede bakın! Çok titizdim Ablamsa benden çok çekinirdi kendi paramla kiraladığım evime bile giremiyorum desturla giriyorum her defasında ablamla bayağı bir tartışmamız olurdu.. yinede İstanbul'da çok güzel anılarım oldu her nekadar yağmuru çok olsada güneşli yazları, vede kar yağışlı olan kışlarınıda sevdim.. İSTANBUL'u ÇOK SEVDİM o şehirde adeta uçuyorsun büyülü bir Şehir. Gezme anlarımızda hep ablamla sokağa Çıkardım nereleri dolaşacağız kendi ortamımıza göre gezilecek yerlerini gezerdik. Örneğin; Kapalı çarşıdan Gezerkene kaybolmamız: Mahmut Paşa istikametine doğru yürüyorduk, o yolun çıkışıda olur diye kendi kafamıza göre takıldık her halde çıkışı vardır her girişin... o takıldığımız sokakta sadece ablamla ben sadece tek kadın olarak bizdik o sokakta biraz yürüdük yürüdükki yolun sonu gelir belki düşüncesiyle ... o yoldan belkide beş, altı km yürüdük öyle korkuyoruzki geride dönemiyoruz.. ne sağa ne sola at gözlüğü gibi sadece tek istikamet asık bir suratla geçiyoruz o sokağı KORKUMUZDAN halende orası neydiki !? İşçi pazarımıydı neydi adamlar saçlı sakallı sanki orman İnsanları gibi kocaman bir kalabalıkki İSTANBULUN GÖBEĞİNDE öylede bir adresi kayıp etmiştik .. Şehrin göbeğinde sanki bir filimlerdeki gibi bilhassa SAYGI DEĞER SANATÇIMIZ İLAYAS SALMAN filimlerindeki gibi ... İŞÇİ PAZARI olsa gerekti.. İğne atsan yere düşmez okadar adamlar içiçeydiler kafalarında kasketler dışları kirli kirli saç sakallarıda ayrı bir görüntüydü biz kendimizce çok korktuk kaşımızın üzerindeki saçı saç telini bile yana atamıyorduk gözlerimizi SAÇLARIMIZ kapasa bile ayaklarımızın götürdüğü istikamete doğru yürüyorduk habireki ve korkumuzdan kan ter içindeydik bunlar kim diye ablamla sürekli sesizcede konuşuyorduk fısıldıyarak neredeyiz biz... yani çok hoyrat görünüşleri varıdı... nedense yol çıkışına kadar gitdik her hangi biri O KOCAMAN KALABALIKTAN bize görede eğri gözlede bakana rastlamadık içlerinde "İNSAN olduğunu öğrendik... Buradanda şu sonuca vardık demem o ki dışına göre değil, içine göre değerlendirme yapacaksın öylede bir anımdı. Devam ediyorum kaldığım yerden yinede ablamla çok korkulu anlar yaşadık çıka çıka yolun sonuda Sultan Ahmet Emin Önünden çıktığında çok ferahlamıştık, buda unutamadığım korkulu anlar yaşadığımız anlarımdan bir kesintiydi halende ne yapıyorlardıki !? Oradaki kalabalık köylü kıyafetlilerdi alayı saç sakal bir birine ğirmiş bir vaziyetdeydilerrrrrrrrrrrr ... Yine başka bir konu yaşadığıma dair ÖRNEĞİN ; Topkapı Sarayını sabah girdik akşam hava kararıyorduki ancak bitirdik dolaşmaktan.. Okadar gez gez Tarih Kokan Sarayın buğsu o kadar etkiliyorki İnsanın inanası gelmiyor SARAYIN İÇİNDE dev kazanlar , kepçeler... o zamanlar Padişahlarımızın giydikleri elbiseler dev gibi bünyelere sahiplermiş. İnsan şoke oluyor iri yarı insanlarmış diyorsun bende öyle bir tepki uyardı.. Yerel Türistler vede dış türüzüme açık ortamdı.. Girerken biletler kesiliyor ücrete tabii geçmiş gündü bizde ödeme yaptıktan sonra Sarayın içine girip müzeyi dolaşacağız.. Giriş müzesinin önündede türistler beyazlar giyinmişler onlarda gezecek herhaldeki yanlarındada Türist rehberi Türkçe konuşan bir ŞAHIS .. İyi güzelde .... benim gözlerim habire Türist kadınların koltuk altlarına takılıyordu uzun uzun, temizlik bilmiyorlardır her halde diyordum, gözlerimizin içine bakıyorlardı bir karış kıl kitlesiyle, o zamanlar bize ayıp olan bu tarz hiJyen kurallarıda onlara görede çok normalmiş oysa; bense çok kınamıştım nekadar pis "İnsanlar diye.. Halende avrupalılarda öyle pek hijyen kuralları yoktur doğaldır onlar için öyle olmaları. Bense çok aptal kafa yapımla sürekli irdeliyordum onları gezerkende Topkapı Saray'ını ikide bir takınağım varıdı gençlik onların halen de etkisindeydim niye pislerdiye.. Topkapı`ylada öyle tanıştım artık İstanbul'luyum çünkü her yerini delik deşik etmem lazım tanıma imkanlarım hayata dair bakış açılarımı geniş tutuyordum nereleride dolaştıysam aklıma bir bir kazındılar.. Ablam çok yönlü insandı oda severdi boş zamanlarında tarihsel değerlerimizi öğrenelim veya tiyatrolara vede sinamalar gidelim bu gibi kavramlar tam bize göre yabancı değildi SANATSAL KAVRAMLAR KÖYÜMÜYDE BİLE İKİ TANE SİNEMA SALONU VARDI O DEVİRLERDE SANATSAL DALDA DA ÇOKCA AYDINLANIYORDUK KASABAMDA İLK EĞİTİMİN YANI SIRADA ORTA EĞİTİM VARIDI KASABAMDA ÇOK AYDINLANMIŞTIMDA ZATEN BU SANATSAL CAMİADA BANA YABANCI GELMİYORDU BiRE BİR YAŞIYORSUN İÇİNDESİN KÜLTÜRÜN VEDE SANATINNN.. İSTANBUL'DA birde ablamın sözlüsü vardı onun sayesindede Tiyatroyla yakından tanıştık şimdiki ablamın "Eşi olan şahısın Arkadaşı Levent Kırca Abimizlede yakınen Tiyatrosunda tanışma imkanını buldum hatdahada bana oda İŞ ayarladı Tiyatronun gişesinde yiyecek satarsa iyi olur demiş "ENİŞTEME oda bana danıştı bense o zamanın kafası İŞ bilmiyorumki Çalışma ortamı dört duvar olunca hep korku basıyordu çünkü köyümde çayır, çimen havasında çalışırken; orada yapılan İşleri pek galeye almıyordum gel gitlerim oluyordu.. Çocuk tiyatrosuydu o zamanlar Bakır Köydeydi Tiyatroları... Aslında nereden baksan kocaman bir halleyi kiralamışlar kendine özel İşletmeydi vede Kültür abideside diyebilirim.. kimlerle tanıştım şimdi bir bir anlatacağım o Tiyatronun içinde hepisi rahmetle anıyorum USTA OYUNCULARIMIZ Mürüvvet Sim hanımefendi, MUBAR TERZIYAN BABA, Hulusi Kentmen,. CEVAT KURTULUŞ , ALİ ŞEN , usta oyuncu vede sanatçımız ŞENER ŞEN'in Babası bunlarla bire bir Tiyatronun arka sahnesinde tokalaştık...
Çaylarımızı içtik bizlerin yanaklarımızdan öptüler usta oyuncularımız.. Helede Hulusi Kentmen... Baba oyuncunun ağzından duyduğum İlk Şeyse enişteme dönerek ilk kelime KIZLARIMIZDA MAŞALLAH pekte güzelmiş dedi .. Ablamın eşide o dönemlerdede Levent Kırcayla.. Bahriyeli O zamanlar Askerdiler vede asker arkadaşıydı.. Enişteminde sesi çok güzeldi o zamanlar tıp balolarona vede Ordu Evlerinin Kutlamalarında aynı saygı değer Bülent Ersoy'un hanımefendinin ... ses.. tonunda.... bir sese sahip müzük ritmi Türk Sanat Müzüğü okuyordu bu saydığım özel yerlerde.. Yani inanılmaz bir durum hepisiyle bire bir kucaklaşmak tokalaşmak o kadar güzel duygularki bizler ellerini öpmek isterken o kadar alçak gönüllü insanlarki karşımızda saygıyla eğiliyorlar vede aman efendim diyerek yanaklarımızdan öperek sevgi seli oldular ÇOKCADA DAHA NE DEYİMMMMMMMM!... Çocuk gibi ruh dünyaları varıdı USTA KÜLTÜR ABİDESİ olan değerlerimin...
Mürüvvet Sim de ayrıca oda öyleydi pamuk gibi yüreği varıdı!... Yani koskocaman Tiyatrocular demeyimde ÜLKEMİZİN YILDIZLARIYLADA YAKINDAN TANIŞTIM AYNI ORTAMDA DA ÇAY İÇTİM : BU KADAR SAMİMİ BİZLERDENDİLER ONLAR insanalardı kendimizdi içimizden birileriydi burada bu yazımla......; bu dünyadan göçen bu yüce değerlerimi bir kez daha saygımla vede RAHMETLE anarak Allahtan RUHLARININ Orada Rahat Huzur Sükut Bulmasını dilerim hiç olmazsa ablamın sayesinde bir KÖYLÜ KIZININ Kendi Coğrafyasında Okuyarak böyle güzel ortamlarlada tanışması büyük bir mücüzedir benim açımdan.. yani olmaz olamaz diye bir kavram yok hayatda herşey tesadüflere kurulmuştur bunada inanmak lazımmmmm..... Benim Küçük bir kasabadan gidipte kocaman İstanbul'un göbeğinde Ülkem Çapında Ülkemin Ünlüleriylede tanışmam tesadüf değilde nedir ?!... Yüce değerlerimlede tanıştığım içinde çokcada mutluyum..... BÖYLEDE GÜZEL DEĞERLERİMLE TANIŞMAK BANADA NASİPMİŞ MEĞERRR...
BURADADA Levent Kırca ağbimizde demiş Senin baldızın çok havalı o burada çalışmaz demiş!.. Onuda bana yüzüme dedi eniştemmmm... bende zaten hep soru işareti olarak düşünüyordum, kapalı ortamları sevmiyorum her defasındada doğal olarak köyümün çimlerini vede ortamlarını özlüyordum.. "O kadar çok iş bulunduki ben da pek fazlada azim etmedim kendime göre yaşadım güzelliklerini ISTANBUL``un zaman çürütdüm sadece bolca yaşadıklarım kaldı Şimdide onları yazılarımda yavaş yavaş aktarıyorum hayatı elimden geldiğince aklımda kalanları...sonrasında evleneceğim erkek arkadaşımın adresini buldum köyümün yolunu tutdummmm evlenemek üzere birdahada Ülkemden Yurt dışına çıktım, o gün bu günde Yurt dışında YAŞIYORUMMMMMMMMMMMMMM... "KADERİM TA.A.A.. "O ZAMANLARDAN GÜRBET BAHTIMI ÖRMÜŞTÜÜÜÜÜ"!...
Saygıyla..
Bernkastel_Kues`dan.. Dönüş Korkmaz.. 7.Nisan. 2015..
(
İstanbul'u Tanımadan Dünyayı Seyir Edemezsin! Köylü Kızının Yaşantısından Bir başlıklı yazı
Mosell 07 tarafından
11.04.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.