Sevgi bahçesinde gezmek ister misiniz? Sevgi her yazarın üzerinde kafa yorduğu bir meseledir. Sevgi anlatılmakla bitirilecek bir konuda da değildir. Üzerinde ne kadar konuşulursa konuşulsun tam anlamıyla ifade edilemez. Sizlere sevgi üzerine yazılmış yazılardan bir demet sunmak, sizi sevgi bahçelerinde gezdirmek istiyorum.

Yazar Sayın Yavuz BAHADIROĞLU: “Sevmek yaşama sanatını kavramaktır, aşk bitip tükenmeyen bir cevherdir, her zaman yaşayacaktır. Belki zaman zaman değişik şekillerde farklı boyutlarda olacak, ancak her zaman var olacaktır. Sevgi şartsız, saf, temiz ve ölçülü olmalıdır. Şartsız sevgilere aşk denir. Mevlana’yı cezbeden asıl güneşin Şems kılığına bürünmüş sevgi olduğunu, Yunus Emre’yi hak ateşiyle coşturup diyar diyar gezdirenin sevgi olduğunu, Bediüzzaman’a binlerce sayfalık eser yazdıran şeyin sevgi olduğunu Leyla’sını ararken Mevla’sını bulan Mecnun’un içindeki cevherin sevgi olduğunu, Şirin’ine kavuşmak için Ferhat’a dağları deldiren gücün sevgi olduğunu unutmayalım.

Sevgi bitip tükenmeyen gerçek bir hazinedir. Dün vardı, bugün var, yarında olacak, biz görmesek de o hayatın her noktasında her zaman en güzel bir şekilde yerini alacaktır. Herkes etrafında sevgiyi aramaktadır. Sevgi bulunduğunda ondan asla vazgeçilmez.
Aşklar ve âşıklar ölmez. Aşkın ölmediğinin en güzel delili aradan uzun yıllar geçmesine rağmen Yusuf ile Züleyha, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Arzu ile Kamber, Tahir ile Zühre’nin dilden dile dolaştığını, sanki bu aşkların bugün yaşanıyormuş gibi bilinmesi değil mi?” diyor.

Aşk Mevlana’yı gönülden titreten yüce bir duygudur. Bu duygularla bize şöyle sesleniyor. “Gel aramıza katıl. Biz hakka gönül vermiş insanlarız. Gel bize katıl da sevgi kapısından içeri giriver, evimizde bizimle beraber otur. Gel gönüllerimizle sarmaş dolaş olarak birbirimizle içten konuşalım. Kulaklardan, gözlerden gizli konuşalım. Güller gibi dudaksız ve sessiz gülüşelim. Düşünce gibi dudaksız-dilsiz görüşelim. Gel dilimizi tutarak titreyen gönüllerimizle konuşalım.”

Dünya var oldukça sevgi var olacak ve varlığını devam ettirecektir. Sevgiyi ancak sevenler fark edebiliyor. İnsanlar sevmeseydi yazı ve şiir yazabilir, resim yapabilir deyiş söyleyebilir miydi? Yüce Rabbimiz sevmeseydi insanı yaratmazdı. Arının sevgisi olmasaydı hiç çiçek çiçek dolaşır bal yapar mıydı? Arı çiçeğe âşık. Balın özünde sevgi var, muhabbet var, aşk var.

Çocuklarımıza her şeyden önce sevgiyi öğretmeliyiz. Sevgiyi öğrenirlerse gerisi kolay olur. Eğer çocuklarımızın yüreğine aşkı, sevdayı yerleştirirsek, onlar inanmayı, güvenmeyi, başarmayı, yardımı, hoşgörüyü, dostluğu, arkadaşlığı, saygıyı, huzur ve mutluluğu kendisi kolayca öğrenecektir. Ailevi problemlerde, insani ilişkilerde çözüm hep sevgidedir. Sevgi sihirli bir anahtardır. Başarılı olmak isteyen, mutluluğu doyasıya yaşamak istemenin yolu hep sevgiden geçmektedir. Sevgi ışıl ışıl yanan bir ışık, insanda bu ışığın etrafında dönen kelebeklerdir.

İMAM-I RABBANİ Hz: “Seven sevilene itaat eder, gerçek sevgi sevdiğinin sevdiğini sevmesi, sevmediğini sevmemesidir… Seven kimse, sevdiğinin haline girmiş ve onda kaybolmuştur…” diyor. Sevginin sembolü olan önderler her zaman karşımıza çıkacak, sevgi haleleriyle ışıklarını saçacaklardır. Ne demişler: “Aşk imiş her ne var ise âlemde, gerisi kîl-ü kâl imiş.”

Eğitimci Yazar Sayın Vehbi VAKKASOĞLU: “Kalp sevmekten yorulmaz. İnsanın bütün sermayesi yüreğindeki sevgi olmalıdır. Sevgi bir gıda, yaşam için bir besin kaynağıdır. Ben öğretmendim, benim işim sevmek, gönüllere girmek, gönül bahçeme sevgi çiçekleri ekmektir. Eğitim ve öğretimin özünde sevgi ve sabır olmalıdır.” Diyor. Karşısındaki cıvıl cıvıl çiçeklere yararlı olmak isteyen öğretmen zaten sevmek zorundadır. Bunun başka bir yolu da yoktur. Çünkü sevmeyen öğretemez, sevmeyen eğitemez, sevmeyen sabredemez. Öğreten sevgisiz ve sabırsız olamaz. Kalbimiz sevgi doluysa uzaklar yakın, zorluklar kolay olur. Gerçek sevgiler hasretle beslenir, hasret ateşi sahte sevgileri yok eder, gerçek sevgiler daha da kuvvetlendirir. Sevgisizliği sabırla, dua ile aşmalı, sevginin çileli, acılı fakat huzur ve mutluluk veren zirvelerine çıkmak istiyorsak; çevremizle bir sevgi köprüsü oluşturalım, sevgi ailesiyle kucaklaşarak, sevgilerle dolarak hayatın tadını çıkarmalıyız.

Sevgi sözden ziyade öz olmalı, sevgiler kâğıtlara değil kalplere yazılmalıdır. Sevgi bir güzellik ağacıdır. Sevgimizi konuşarak değil yaşayarak göstermeliyiz. Konuşanlar çoğaldıkça yaşayanlar da azalıyor herhalde. Sevgi anlatılmaz ancak yaşanır diyor. Yazarımızın radyo sohbetlerinde dinleyenlerini sevgi ailesi olarak niteliyor ve “Sevgi ailemin güzel gönülleri” ifadesiyle de sevginin güzel bir örneğini oluşturuyor.

Siz de sevgiyi konuşmuyor musunuz? Diyenlere şunları söylemek istiyorum. Evet, şu anda ben de konuşuyorum. Fakat yaşamım boyunca insanları, meslek hayatım boyunca da çiçeklerim dediğim öğrencilerimi sevdim. Onlara tüm sevgimi verdim. Gönüllerine girebilmiş, kalplerinin fatihi olabildimse ne mutlu bana. Ben olabildiğimi söylüyorum ama benim söylemem yetmez. Asıl konuşması gerekenler beni tanıyan dostlarım ve canım öğrencilerimdir.

Yazarlar yüreklerinden kopup gelen duygularla, gönüllerinden taşan sevgilerle yazarlar. Sevgi bahçesinde gezerek o güzelim çiçeklerle beraber olan sevgi yüreklilere selam olsun.

( Sevgi Bahçesi başlıklı yazı Ali ÖZKANLI tarafından 7.03.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu