VUR,
VURABİLDİĞİN KADAR
Sözlerim
anlaşılmazsa
Sor, sorabildiğin
kadar
Yüzüme yalanım varsa
Vur, vurabildiğin
kadar
Hakka alıştır
dilleri
Duaya kaldır elleri
Gül bahçesinden
gülleri
Der, derebildiğin
kadar
Cihat sönmüşse
kanında
Kılıç pas tutar
kınında
Haksızlığın
karşısında
Dur, durabildiğin
kadar
Yüce dağın bitmez
karı
Bak, nasıl çalışır
arı?
Tın, tın eden
insanları
Yer, yerebildiğin
kadar
Kur’an uyarır kaç
kere
“Ümitsiz olma” boş
yere
Hoş dilinle
gönüllere
Gir, girebildiğin
kadar
Şundan bundan ayırmayıp
“Bizden” diye
kayırmayıp
Kardeşini kucaklayıp
Sar, sarabildiğin
kadar
Hiç bakmaz mısın
semaya;
Yıldıza, güneşe,
aya…
Hisse düşmüyorsa
paya
Ür, ürebildiğin
kadar
Tutun erenlere,
pirlere
Bulaştırılma kirlere
Kibrin yüzünü
yerlere
Sür, sürebildiğin kadar
Süre başlar doğduğun
an
Emanettir sende bu
can
Dostlara; gönül
sofrandan
Ser, serebildiğin
kadar
Halil, çek
salâvatını
Unutma tabut atını
Bildiğinin zekâtını
20.05.2015 / 10:20