—Yooo… Gözüme toz kaçtı da.
Osman gülümsedi.
—Ben yemeğimi yiyip geleceğim buraya. Evin yakındaysa, sen de gelir misin?
Mehmet’in yüzü aydınlandı, Osman’a sevgiyle baktı.
—Gelirim tabi, gelirim.
—Tamam, yakında oturuyorsanız bol bol oynarız bu arsada.
*** *** ***
Mehmet sevinç içinde evine gitti, çantasını nerdeyse atar gibi bir kenara bıraktı.
—Nasılsın anneciğim.
Annesine sevinçle sarıldı.
—İyiyim oğlum da, bu yüzünün gözünün hali ne, dayak yemiş gibi.
—Şimdi yıkıyorum anne, arkadaş bekliyor hemen çıkacağım.
—Oğlum yeni bir okula geldin, ilk günün nasıl geçti, ne yaptın, anlatsana önce.
—Dönünce anlatırım anne.
—Tamam tamam, tarhana çorbası vardı, ısıtayım. Uzağa gitmek yok ha, ben seni arayınca bulmam lazım. Nerde oynayacaksın.
—Hemen şu ilerde boş bir arsa var ya, hani kocaman bir çınar ağacı var.
—Biliyorum o arsayı. Bana bak üstünü başını yırtma.. Yeni taşındık, taşınma masrafı oldu, baban yeni işe başladı. Yani masraf çıkarırsan kızar.
—Merak etme anne.
*** *** ***
Mehmet yemeğini bile koşar gibi aceleyle yemiş, hemen arsaya gelmişti. Arsaya vardığında ortada kimse yoktu. “Belki Osman’ın annesi izin vermemiştir” diye üzüldü, gidip çınarın gölgesine oturdu.
Biraz sonra mavi bir bisiklet üzerinde göründü Osman.. Mehmet sevinçle ayağa kalktı. Osman’ın gelişine sevindiği kadar bisiklete de ilgiyle bakıyordu.
—Senin mi bisiklet?
—Evet, bu arsada çok güzel oluyor bisiklete binmek. Hatta bazen babam da yanımda olursa bisikletle fidanlığa kadar gidiyoruz.
Mehmet’in gıpta ile bakışları arasında arsada birkaç tur attı Osman.
Ali balkondan görmüştü Mehmet’in arsaya geldiğini. Yeni taşındıkları sitede pek arkadaşı yoktu. Balkonda durup seyretmeye başlamıştı. Osman’ın bisikletle gelişini görünce, titiz annesi, “Ne yapacaksın orda, tozun toprağın içinde hasta filan olursun” demesine rağmen zorlukla izin aldı. Hemen bisikletini de alıp arsaya, Osman’la Mehmet’in yanına geldi.
Ali arkadaşlarıyla selamlaştı. Mehmet çabuk kırılan, çabuk barışan bir çocuktu. Bu sayede hemen neşesine kavuşabiliyordu. Osman;
—Sınıfımıza yeni gelen iki arkadaşın da evinin yakın olması ne güzel. Artık okuldan sonraları beraber oynarız.
Ali, balkondan kendilerine bakan annesine şöyle bir baktıktan sonra;
—Bilmem, annem izin verdikçe gelirim işte.
—Gelirsin canım, buralarda en güzel oynayacak yer bu arsa.
—Annem tozlu yerde oynamama kızıyor. Zor izin verdi zaten. Babamı ikna ederse şehrin içinde başka bir yere taşınacakmışız.
—Öyle mi?
—Babam istemiyor. İşine yakınmış, bir de…
—Eee..
—Neyse canım, bisiklet sürelim mi?
Mehmet;
—Osman’ın bisikleti de güzel ama seninki harika görünüyor.
—Babama en iyisinden aldırdık.
—Ne güzel, baban sana böyle şeyler alıyor.
—Yoo… Ps3 çıkınca al dedim aldıramadım. Annem de bana destek oluyor ama almıyor, “Bilgisayarın var ya!” dedi, ben de küstüm.
—Ooo bilgisayarın da mı var! Şeyy... Ps3 dediğin ne?
—O da bilgisayar gibi ama sadece oyunlar için üretilmiş, hani oyun konsolu diyorlar ya… Bir dakika ya siz de hangisi var, bilgisayar mı, Ps mi?
Osman; “Ben de dayımın eski bilgisayarı var. Yeni oyunları oynayamıyorum ama takdir getirirsem, yaz tatilinde babam yeni bilgisayar alacakmış.”
Mehmet; “Ben de ikisi de yok. Şey Ali, bisikletin çok güzel, beni de bindirirsin değil mi?”
—Yoo… Annem kızar, çizilir filan olmaz. Sen kendi bisikletini getirsene.
Mehmet üzülmüştü, “Bisikletim yok ki”
—Söyle babana alsın
—Şimdi parası yok. Hem parası olunca da anneme dikiş makinesi alacakmış.
—Benim babam da almamak için uğraşırdı ama biraz ağlayınca hepsini alırdı. Görürsün bak Ps3’ü de aldıracağım. Sen de ağla biraz…
Osman; “Ali duymadın mı, paraları yokmuş.”
—Olur mu canım, bir bisiklet alamayacak kadar para olmaz mı? Ankara’da otururken arkadaşlarımdan bazılarının babası motosiklet bile alırdı.
Osman, Ali’yle uğraşmaktan vazgeçti, Mehmet’e döndü;
—Arkadaşım, istediğin zaman benim bisiklete binebilirsin.
—Ama düşersem.
—Bilmiyor musun binmeyi?
—Yok…
—Öyleyse öğrenene kadar ben seni tutar, seninle koşarım. Merak etme yavaş sürersen bir şey olmaz.
Ali kendi bisikletine binerken, Osman ile Mehmet de değişerek bindi. Çevresi yeşil, bir tarafı evlere bakan, bir tarafında ise şehrin ortasına doğru yavaş yavaş akan ‘Tatlı Çay’ adlı akarsuyun bulunduğu bu yere bayılmışlardı. Uzun süredir bu mahallede yaşayan Osman bile, yanında yaşıtı arkadaşlar olunca daha çok sevmişti burayı.
Okul dönüşü çok üzüntülü olan ve babasına “Başka mahalleye gidelim” demeyi düşünen Mehmet, akşam babası geldiğinde çok mutlu görünüyordu. Arsada oynadıktan sonra sevinçle mahalle arkadaşlarını anlatıp duruyordu. Babası yeni başladığı işinde çok çalışmış, çok yorulmuştu. Mehmet anlattıkça anlatıyordu. Özellikle bisiklete binişini öyle bir anlatıyordu ki, o anda babasının içinin cızladığını, bakışlarının öne eğildiğini fark edemedi.
Mehmet uyuduktan sonra, annesi Makbule hanımla, babası Mahmut Bey baş başa kalmış, konuşuyordu.
—Neyse, korktuğumuz gibi olmadı. Arkadaşları sayesinde çabuk alışacak gibi yeni okuluna. Senin ilk iş günün nasıl geçti?
—Bir tedirginliğim oldu. Deneme süresi varmış.
—Olsun, ne çıkar ki?
—Korgun’daki kibrit fabrikasında, poşet fabrikasında çalışanlar hakkında bir şeyler duymuştum. Üç ay deneme süresi veriyorlarmış. Üç ay sonrada kadroya almamak, sigortasını yatırmamak için çıktı, tekrar girdi işlemi yapıyorlarmış. Sonuçta burayı alanları da bilmiyoruz ki.
—Gönlünü ferah tut bey, inşallah öyle yapmazlar. İnşallah kadronu verirler, artık farklı farklı yerlerde iş aramak, ilçe ilçe, inşaat inşaat dolaşmak zorunda kalmazsın.
—Artık yoruldum zaten, inşaatlara işçi seçerken beni yaşlı görmeye, daha az seçmeye başladılar bile. Neyse bu işte bir düzen tutturayım, öğreneyim, sonra akşamları ek iş aramaya başlarım.
—İlk maaşınla dikiş makinesi parasını tamamlarsak, belki ek iş araman gerekmez. Belki bu çevrede dikiş işi çok çıkar, desteğim olur.
—Neyse hanım, şurada biraz kestireyim, çok tatlı uykum geldi.
Mahmut Bey, ilk günün yorgunluğu ile oturduğu yerde uyuklamaya başlamıştı. Hanımı üstüne bir battaniye örttü.
*** *** ***


--- DEVAMI VAR ---


( Arkadaş - 3 başlıklı yazı ahmet-unal-c tarafından 11.11.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu