—Vay uyanık. İzni de hemen kullanmaya başladın ha. Oysa bu espriyi biliyordum. Tuzağa düşmemeliydim. Hatta Erman-DobErman, Hasan-Florhasan’ı da biliyordum. Biz; “Ceren’in selamı var” esprisini çok kullanıyorduk. Tamam sormayın hangi Ceren diye, ya tenceren ya penceren. Bir de, birisi “Aslı yok mu?” diye sorunca, “Aslı yok, fotokopisi olur mu?” demeyi severdim. Neyse, Şakir otur bakalım. Uyanığı severim ama benden uyanık olmazsa, tamam mı? Zaten, hayatta benden alacağınız en büyük ders uyanık olmaktır arkadaşlar.
—Ama öğretmenim uzun süre işsiz kaldığınızı söylediniz.
—Otur bakayım kerata. Benim yaptığımı yapın demedim ki, ders alacaksınız dedim. Ben o kadar kandırıldım ki, yaşadıklarımı öğrendikçe, ders alır da tuzaklara siz düşmezseniz fena mı?
—Anladık öğretmenim.
—Anladınız ha! O halde ben gidiyorum, anlayanlar anlamayanlara anlatsın… dememi bekliyorsanız çok beklersiniz küçük Nasrettinler sizi. Mesela size bir şey anlatacağım, bakalım hangi uyanıklar ne anlattığımı anlayacak. İp uçlarına dikkat edin ama açıkça söyleyim ki hiç birinizin bileceğini sanmıyorum.
Çocuklar dikkatle dinlemeye başladılar. Aslan daha önceden internetten aldığı yazıyı cebinden çıkarıp okumaya başladı;
— Dihidrojen Monoksit diye bir madde duyan oldu mu? Sen elini indir sınıf birincisi, sen hariç. Demek duymadınız. Oysa bu madde her sene bir sürü kişinin ölümüne yol açıyor. Eminim ki hepinizin evinde de var. Kısaca anlatmak gerekirse, renksiz ve kokusuz bir kimyasal bileşiktir. Çok küçük bir miktarının bile ciğerlere kaçması öldürücü olabilir. Metallerin aşınmasına ve paslanmasına sebep olur. Bu kadar zararına rağmen öksürük şuruplarında, şampuanlarda, kolonyalarda, hatta meyve sularında çok miktarda tespit edilmiştir. İnternette yasaklanması için kampanyalar başlatıldığına dair yazılar gördüm. Peki sizler bu konuda neler yapmak istersiniz?
Dursun atıldı;
—Öğretmenim biz de yasaklanması için kampanya başlatalım.
—Böyle bir kampanya başlatılması için destek olacaklar parmak kaldırsın bakalım. O sınıf birincisi hariç hepiniz ha. Zaten hiç sevmem birincilerini. Sen cezalısın, geç bakalım tahtanın bir ucuna. Toplumsal kampanyaya destek vermemek ne demekmiş gör bakalım. Vay keratanın tahtada duruşuna bak, amma havalı. Sen bekle bakalım, senle az sonra ilgileneceğim. Çinli, sen kalk bakalım.
—Kim öğretmenim, ben mi?
—Senden başka Çinli var mı bu sınıfta. İsme bak, Can Cem ÇAM. Hah… yaz bakalım, Dihidrojen Monoksit nasıl yazılır.
—Şey, öğretmenim di2 demek, mono 1 demek. 2H1O yazılır.
—Evladım 1’i yazmana gerek var mı?
—Şey, siliyorum öğretmenim 2HO olacak.
—Aferin. Daha önce bu maddeyi duymuş muydun.?
—Hayır öğretmenim.
—Ne bana yalan söylüyorsun ha, teneffüste Dihidrojen Monoksit içerken gördüm seni. Otur bakalım.
Can, şaşkın otururken, Aslan sınıf birincisi Zeki’nin yanına gitti, saçlarını okşadı.
—Sen söyle bakalım, bu madde başka türlü yazılabilir mi?
—Evet.
—Yaz bakalım, arkadaşların bu yazılışıyla tanıyabilecekler mi?
—Öğretmenim 2HO demek 2 tane hidrojen, 1tane Oksijen demektir. Yani 2HO=H2O yazılabilir. Bu da suyun formülüdür.
Öğrencilerden “Aaa!” sesi yükselirken.
—Söylediklerimin hepsi doğru değil mi çocuklar. Ciğere su kaçması boğar. Suyun katı hali, yani buz uzun süre temasta zarar verir, gaz hali, yani çaydanlıktan filan çıkan o sıcak buharı derinize temas ederse yanığa sebep olur Yani her duyduğunuzu kendi zekanızda filtre edin. Sözlerin arkasında bir mana olabilir. Bunu ‘Kimseye güvenmeyin, şüphe edin’ manasına söylemiyorum. Aşırı güvensizlik mutsuz eder. Ben farklı düşünebilirseniz büyük adam da olabilirsiniz manasında söylüyorum. Farklı düşünen ayrıntıyı yakalayabilir. Konuyu biraz açayım, ben veya başkası size bir şey öğretebiliyorsak, hedefiniz size öğreten gibi olmak değil, onu bir adım geçmek olmalı. Bunun da yolu bire bir taklitten değil, özgür düşünceden geçer. Özgürlük önce düşünceden başlar ve başkalarının göremediklerini görmenizi sağlar.
Şakir parmak kaldırdı;
—Evet Şakir, engin görüşlerinden yaralanalım.
—Öğrencinin biri varmış…
—Eeee ...?
—İkinci dönem çalışmış, 1 olan notunu düzeltmiş.
—Bunun konumuzla ne ilgisi var.
—Öğretmenim arkadaşların çoğu güldü,
—Öylemi?
—Diğerleri gül değildi, bir kısmı menekşe, bir kısmı sümbül.
—Arkadaşların sana patavatsız demekte haklı galiba. Bundan sonra espri yapmadan önce arkadaşlarını uyaracaksın.
—Ya uyumuyorsa.
—Evladım susar mısın?
— Tabi susarım öğretmenim, su var mı?
— Otur patavatsız seni, çıldırtacak mısın beni! Konunun ciddiyetini yok ettin. Benim sabrım da, senin iznin de bittiiii. Oh be.. Ne diyorduk yahu…
Kapı çalındı, müdür ve Aslan’ı sevmeyen sert öğretmen İdris içeri girdi. Aslan ortamı toparlamaya çalıştı.
— İmla kuralları önemlidir. Bazen bir virgül tüm manayı değiştirebilir. Ooo hoş geldiniz müdür bey.
—Derste miydiniz Aslan Bey?
—Evet müdür bey.
—Şey, İdris Bey sınıftan çok ses geliyor, öğretmenleri yok galiba dedi de.
—Çok ses mi?
İdris bey hemen atıldı;
—Gülme sesleri geliyordu müdür bey.
—Ha evet, çocukların dikkatini toparlamak için arada fıkra anlatırım.
İdris öğretmen hemen atıldı;
—Aaaa olmaz ki canım, ciddi olmak lazım, burası okul.
( Aslan Dayım - 18 başlıklı yazı ahmet-unal-c tarafından 12.01.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu