- Alo…kızım, nasılsın ?
- İyiyim anne. Ne oldu *
- Sana bir sürprizim var.
- Sürpriz mi ?
- Evet.Çok eski bir arkadaşım, dostum şehrimize gelmiş….
-
Eee kimmiş.
- Kim olduğu sürpriz. Fakat, onu senin almanı istiyorum.
- Ben mi ?
- Evet, senin iş yerine yakın olan parkı biliyormuş.
Parka gitmesini ve seninle buluşmasını söyledim. Senin de parka gidip onu
almanı istiyorum.
- Anne, ben böyle şeyleri sevmem, kendin halletsen.
- Kızım 1-2 saatlik bir işim var. Ayrıca seni
bebekliğinden tanıyan bir arkadaşım. Seni görünce mutlaka çok sevinecektir.
- Amaaan. Peki peki… Nasıl tanıyacağım.
-Evden çıkarken üzerine giydiklerini tarif ettim.O parkta
bazı oturaklar piknik masası şeklinde. Parkın sinema tarafı girişindeki ilk
piknik masasına otur. O gelince seni bulacak.
-Tamam anne ..tamam…
- Kızım senden her gün mü bir şey istiyorum.Üniversiteyi
bitireli, hele de işe gireli bir fatura yatırmaya bile göndermedim.
- Hemen darılma, tamam dedim ya…
- O nasıl tamam demekse… neyse, hadi o zaman, izin al da
çık, bekletme. Ben de işlerimi bitirip hemen geleceğim.
****
**** **** ****
**** **** ****
**** **** ****
Genç kız , izin alıp çıktı.Kısa bir yürüyüşten sonra
parka vardı. Bu parkta daha önce hiç oturmadığını fark etti. Arkadaşlarıyla hep
paralı,lüks eğlence yerlerine giderlerdi.
Annesinin tarif ettiği, girişteki ilk masayı buldu, boş
olan kısmına oturdu. Masanın diğer tarafında bir köylü kadınla, küçük kız
oturuyordu. Onlarla aynı yerde bulunmaktan utandığını hissetti. “Annemin
arkadaşı çabucak gelse de, şunlardan kurtulsam” diye düşündü.
Köylü kadın çekinerek seslendi;
-
Affedersin kızım, bir şey sorabilir miyim ?
“Kızım” diye seslenmesi iyice sinirlerini bozdu.
-
Ne var, adres mi soracaksın !..
Sert
çıkış karşısında kadın sesini alçalttı;
-
Hayır kızım, başka bir şey soracaktım.
-
Sizin gibi cahiller ya adres sorar, ya para ister.
Köylü
kadının kızaran yüzüne aldırmadı bile. O sırada şık ve lüks giyimli, orta yaşlı
bir kadının uzaktan yaklaştığını gördü. “Nihayet.” diye düşündü. Ayağa kalkıp kadını karşılamaya
çalışırken, kadın yanlarından geçip gitti. Somurtarak geri oturdu.
Yanındaki
küçük kıza daha sıkı sarılmış köylü kadının gözünden bir damla yaşın
süzüldüğünü gördü.Kadın gözyaşını saklamak için diğer tarafa dönünce bir
yüzündeki büyük yanık izi göründü. Genç kız manalı manalı güldü;
-
Bak kolayca gözyaşı dökebiliyorsun, yüzünde de çirkin bir yanık izi var. Burada
ne bekliyorsun geç bir köşeye aç mendilini ağla… Fakat ağlamaya benden bir şey
koparacağını sanma, tamam mı…
Kadın
dayanamadı;
-
Cahil deyip duruyorsun. Ne cahilliğimi gördün. Tanımadığım bir kadına,
torununun yanında hakaret mi ettim !
-
Oooo...
-Anlaşıldı
kızım, sen üniversite bitirmiş, çok şey öğrenmiş olabilirsin ama insanlıktan
sınıfta kalmışsın. Torunumu okutmak için uğraşacaktım. Fakat seni görünce
vazgeçtim.
Yaşlı
kadın, küçük kızı alıp masadan kalkarken, boşalan yere doğru şık giyimli bir
kadın yaklaştı. Cevap vermek için hazırlanan genç kız zengin giyimli, şık
kadını görünce uzaklaşan yaşlı kadına cevap vermekten vazgeçti. Yaşlı kadın
geriye bakmaya çalışan küçük kızın başını eliyle engelledi.
****
**** **** ****
**** **** ****
**** **** ****
Bir
süre sonra, genç kızın annesi parkta yanına geldi.
-
Merhaba kızım, Zeynep teyzen nerde ?
- Kimse gelmedi anne. En son bir bayan geldi, yanıma
oturdu. O da sadece dinlenmek için gelmiş biriymiş.
- Allah Allah !... giyindiklerini çok iyi tarif etmiştim,
seni nasıl bulamadı anlamadım. Yanında küçük bir kız olacaktı.
Genç kız bir an durakladı.
-Küçük bir kız mı ?
- Evet
- Anne !. biz zengin, kültürlü insanlarız. Herhalde
arkadaşın da zengin, kültürlü biridir,değil mi ?
- Kültürsüz değil ama zengin değil.
- Sakın bana köylü bir kadın olduğunu söyleme.
- Köyden gelen kadına ne denir ki !..
- Oh… iyi iyi, köylü kadınları karşılamaya beni
gönderiyorsun.
- Kızım, o kadına bir borcumuz vardı. O zamanlarda
borcumuzun karşılığı bir şey veremedik. " - Gün gelir, bir ihtiyacım
olduğunda , ben kapınızı çalarım". Dedi ve işte bu gün kapımızı çaldı.
-Ne istiyormuş ?
- Torununu okutmamızı istiyor. Baban şimdi arabayla gelip
hepimizi alacak, kayıt için okula götürecek.
- Anne , o köylü kadına ne borcun olabilir ki,
anlayamadım ?
Annesi, kızının öfkeli ses tonuna dayanamadı;
- Kızım, sen bebekken biz köydeydik.
- Eee…
- Sana yıllar önce bahsetmiştim, köydeyken evimiz yandı,
biz de inekleri,atları,tarlaları neyimiz varsa hepsini satıp köyden göçtük,
demiştim.
-Evet, hatırladım.
- O yangınla ilgili bir ayrıntıyı, seni üzülebilir veya
seni evde yalnız bıraktığımız için darılabilirsin korkusuyla anlatmamıştık.
- Herhalde şimdi anlatacaksın…
- Baban evde yoktu, ben de su doldurmaya köy pınarına
gitmiştim. Lodos mu ne diyorsunuz, işte o rüzgâr bazen ters esiyormuş, yukardan
aşağı filan. Sen beşikte uyuyorken rüzgâr bacadan içeri esince közler
ocaklıktan tahtalara sıçramış, yangın başlamış. Pınar yerinden dumanları görüp
koştuğumda alevler her yeri sarmıştı. Birazdan yıkılacak gibi görünen eve yine
de girmek için atıldığım anda Zeynep teyzen kucağına seni almış olduğu halde
dışarı fırladı. O sahneyi hiç unutamam; onun kucağından seni aldığımda o
çığlıklar atıyordu…
- Niçin ?
- Seni kurtarırken, sağ tarafı yanmıştı. Gelince görürsün
sağ yanağında ağır bir yanık izi var. Çok acı çekti çook. Dur ağlama, seni bu
kadar üzeceğini bilmiyordum. Tamam kızım, bak makyajın akıyor, ağlama. Hah !..
baban da geldi. Fakat Zeynep teyzen hala bizi bulamadı…
Yazarın
Önceki Yazısı