yanan gönüllerdeki bir pençe izidir aşk
aşk ki,
dudaklarımda sonu olmayan ihtiraslı bir dans
ve kavrulan çöl bedenimin her kuytusunda açan kan kırmızısı bir güldür
aşk’sın sen
bazen ılık bir nehir olup içime akan
bazen de haziran ayazı olup tenimi yakan
aşk’sın
suyunda ateş beslediğim bu hayatta
kızıl bir günah ve damla damla içime akan
içmeye doyamadığım bir şarapsın kadehimde
ve ben
bu gecede
her gece gibi
içtikçe sarıldım
sarıldıkça içtim titrek sıcak nefesini ve haykırışlarını
düş bahçemin kuytu köşelerinde
ellerinde bir avuç güneşle gel
seni üşüyorum tenimin sancısında
oluk oluk kanarken sen bende
ben gittiğin uzak diyarlardayım
ve gittiğim hiçbir sürgün alışamadı yokluğuna
gel artık
bütün renkleri geride bırakarak
kırmızının her tonuyla gel
çöz gecenin düğmelerini
sapla hançerini göğün siyah tenine
haydi durma haykır
haykır ki çıldırsın gökyüzü
kanasın bulutlar ve kızıl sağanaklarda ıslansın kuruyan tenlerimiz
ve gün bize doğmadan
biz güne doğalım en kızılından...
derinmavi(gözderin)/aralıkikibinondört
Yazarın
Sonraki Yazısı