Dördü sevmezdim zaten, üç sessizi var diye…
İki gözle bekledim o yüzden elimin üstünde tutulmuş elini
Üç vaktin boynuna dolanıyordu
‘Z’ leri söyleyemeyen köstekler
Yoksul sofrasıydı yarınlar
Dünler helal
Sonralar pür telaş
Yoktu elde avuçta,
Tene dövme imkânsızlığı kıran taş
Sıvanacak balçıktan saklanırken,
Ayağını burkmuş güneş
Gölgemize üşüşüyordu,
Karanlıkta kalmış çocuk korkusu
Karabasandı,
Mendil arayan an…
Avuçlarımızdan günlük hüzünler yiyordu,
Hayalhanelerimizdeki düşlerin tortusu
Aynı denizin lodosunu kırıyordu,
Yerini yadırgayan mendirekler
Saraydan kaçan kızı bağışlarken
Bir operanın üçüncü perdesi
Küçük dillerini yutuyordu,
Vurgun yemiş gelin balıkları
Düetsiz uvertürlerde,
Kıvılcımlanıyordu etek zilleri
Kıyılamamış öteler vardı,
Hançer sırtlarında
Kıyılamamış berilerin,
Dokuzuncu canları
Suya düşüyordu,
Boynuna taş bağlanmış çığlıklar
Yarım yamalak ağlanıyordu,
Dokuz sekizlik deniz
anaları
Soğuk suydu eline, yüzüne bulaştırdığın benler… Senlerse buz
Yine de eriyordun içimde
Demir Mutlugil