Ey kalbinde sır ile yıllardır gizlenen yâr,
Aşığa badesini, gizli gizli sunan yâr.
Kaç zamandır araya, duvarlar örüyorsun,
Sanma her şey tozpembe, böyle mi görüyorsun?
Ne mümkün aşk var iken, yokluğuyla vurulmak,
Söyle aşkı bulduğum, var mı aşkta darılmak.
Kalbin kalbimde atar, damarımda kan sensin,
Şu ölmüş bedenimde, hayatı yakan sensin.
Gündüzler zifir olsa, gerek var mı geceye,
Vuslatımız dönüyor, çetin bir bilmeceye.
Yollarını bekleyen, gözlerim yorgun artık,
Gelmediğin her güne, kökünden kırgın artık.
Sensizlik kader diye, kadere küser oldum,
Hayalleri peş peşe, şiirle asar oldum.
Ey gönlümün çiçeği, bahçesi bağbanı yâr,
Sen duymazsan sesimi, söyle bana kim duyar?
Yokluğun yüreğimde, onulmaz yara ama
Tek çare yine sensin şu kanayan yarama.
Gözlerinin nemine, asmıştım gülüşümü,
Orada tükenerek, çok görme ölüşümü.
Ruhum bil ki bir gemi, kalbim onun kaptanı,
Yanarak kaydediyor, inan bana her anı.
İstemem sevdiceğim, olmadığın hayatı,
İstemem deli olsam, verilen nasihati.
Şimdi bir yangın gibi, düştüğüm gözlerinden,
Ne medet umuyorsun, sustuğun sözlerinden.
Uzaklarda bir gemi, gelişimi bekliyor,
Yoruldum cancağazım, kalbim artık tekliyor.
Vuslatı âdem olan, bir viran şehirdeyiz,
Bentlerine sığmayan, azgın bir nehirdeyiz.
Tükeniriz sevdiğim, zamanı bitmez sanma,
Ben seni unutmadım, diyorsam da inanma.
Zebun etti bu felek, hırpaladı Âdemi,
Aşkın zorlu yolunda, kıyıya vurdu gemi.
ÂDEM EFİLOĞLU