“İnsan nisyanla maluldür” ifadesinden hareketle kimileri; insan kelimesinin nisyandan alındığını ve bu yüzden nisyana müptela olduğunu ifade etmektedir…
İnsan, bildiğimiz gibi varlıklar içerisinde en mükemmel vasıflarla temayüz etmiş ve evrenin merkezine sorumlu varlık olarak konulmuştur…
Yüce Yaratıcının yeryüzündeki halifesi makamına layık görülen yegâne varlık olarak insan, bugün acaba o seçkinliğini muhafaza edebilmiş midir, diye düşünüp baktığımızda maalesef olumlu bir cevap vermekte zorlanıyoruz!..
Farkındalık kavramı yaşamın pek çok alanında hayati önem taşır esasında. Öncelikle insanın kendi gerçeklerinin farkına varması elzemdir. Daha sonra ise yaşadığı çevrenin, ait olduğu ailenin ve yaşadığı ülkenin gerçeklerinin farkında olmalıdır.
Kendi gerçekliğinin farkında olamayanlar boş hayaller peşinde koşarken aslında sahip olduğu en değerli özelliklerini yani insanlıklarını kaybetmektedirler.
İnsan, kendisine empoze edilen dayatma öğretilerin ne kadar doğru olduğunu sorgulamalıdır. Düşünmeli, araştırmalı, sorular sormalı ve cevapları bulmak için her kaynağı incelemelidir!...
Nedir yaşamak? Önce bunu sorgulamalıdır. Yaşamak; yemek, içmek, nefes alıp vermek, uyumak ya da cinsellikten mi ibarettir sadece? Bütün bu saydıklarımız canlı olan tüm varlıklar için de geçerli değil midir? O halde bizi diğer canlı varlıklardan ayıran nedir?
İnsan doğmuş olmak, insan olmak için yeterli midir?...
Ne yazık ki insan doğmuş olmak bizleri insan yapmıyor; insan doğmuş olan her varlık ne yazık ki insan değildir... İnsan olmaktan çok uzak insan kılıklı mahluklarla dolu çevremiz, ne yazık ki!..
Peki, nasıl insan olunur?
Allah'ın verdiği zekâyı, aklı, iradeyi doğru kullanmakla, merhametle, şefkatle ve en önemlisi vicdanla insan olunur. Empati duygusu ne kadar gelişmiş ise insan olmaya o kadar yakındır kişi. Kendisini diğer insanların, diğer varlıkların yerine koyabilme yetisini ne kadar arttırırsa, işte o oranda da insan olma yolunda büyük ve değerli bir adım atmış olur.
Bu noktadaki ilahî emir ve yasaklar bellidir ve özellikle tüm insanların hayrı için serdedilmiştir.
Çok zor bir şey midir insan olmak?
Günümüz şartlarında evet zor bir şeydir insan olabilmek ve insan kalabilmek. Dürüstlüğün prim yapmadığı, her şeyin kokuşmuş bir çark içinde döndüğü bu düzende insan gibi insan olmak da, öyle kalabilmek de zor iştir.
Yaradılışı itibari ile zayıf bir varlık olan insan, kolayı seçer ve farkında olmadan insanlığından her geçen gün bir parça kaybeder!..İnsan bedeninin olduğu kadar insan ruhunun da beslenmeye ihtiyacı vardır. İnsan ruhunu hırsla, öfkeyle, nefretle, acı ile beslerse geriye kalan sadece et, kan, sinir ve insansı bir fizyolojik yapı olur ama buna insan demek mümkün değildir.
Acıma duygusunu kaybetmiş, vicdandan yoksun, bencil, çıkar odaklı, ikiyüzlü, nefretle dolu, öfkeli, riyakâr bir varlığa insan demek mümkün müdür?
İnsan; ruhunu ne kadar sevgi ile beslerse, af etmeyi, unutmayı, kaybetmek yerine kazanmayı öğrenirse, işte o oranda insan olur ve insan olma onurunu da hak ederek taşır. İnsan olmak bir onurdur. İnsan bedeni ve onuru her şeyden değerlidir. İşte bunun farkında olan insan hem kendi onuruna ve bedenine sahip çıkacak, hem de diğer insanların onurlarını ve bedenlerini kirletmeyecek tecavüz ve tacizde bulunmayacaktır..
İnancımıza göre; “Bir delikten iki defa ısırılmak inanmış bir insana yakışmaz!.”
Ayrıca tarihin sürekli tekerrür ettiği de bir gerçektir, ama neden?.. Eğer yaşanılan süreçlerden yeterince dersler çıkarılıp ibret alınsaydı, sahi tarih aynı hataların yaşandığı bir yapıya bürünür müydü?
İnsan olarak çok çabuk unutuyoruz yaşadığımız olumsuzlukları ve süreçleri. Bundan dolayı da aynı hatalara tekraren düşüyoruz.
Aklıselim bir tavırla “İrade, vicdan ve inanç” üçgeninde kalarak kendimizi toparlamalı kendimiz, ailemiz, toplumumuz, milletimiz ve ülkemiz için daha hayırlı ve isabetli kararlar alıp, hayatın her alanına bir çekidüzen vermenin azami gayreti içerisinde olmalıyız!...
Akılların tozu alınmalı, kalplerin pası giderilmeli, vicdanlar inançla parlatılmalı, gözlerden perde indirilerek “Eşref-i mahlûkat” olan insana yakışır hale getirilmelidir. Zira huzur ve barış için buna çok ihtiyacımız vardır!..
MFK