Pencereme vuruyor, vuslat yağmurları ...
Saçlarımı tarıyor, toprak kokulu buseler
Gecesinden kalma fildişi hüzün çerçevesi
Gündüzüne işliyor, nakış nakış gergefini
Ayrılık gülü büker oldu sırma başımı
Şiirlerim benzer oldu dua çiçeğine
Hey yalan yıkan yakan lal hayatlar
Benim sizinle işim de olmaz artık
Hey deli gibi seven sevi gönlüm
Benim senden umudum da yok
Gidiyorum saklı beyaz bahçeme
Her şey eksik, her şey tas tamam
Yalnızlığım sana da dargın değilim
Sende bakma, bakma bakma öyle
Vurup durma, kalp kapağıma öyle
Geriye kalır aşkın göz-yaşı güzeli
Güz yağmurları sende süsle ruhumu ağlatma
Arkamdan boşa ahlar etmesin sol yanım
Ah sağ yanım, sende kuzularımı ağlatma emi
Bak adı eski toprak olmuş, göç eden vedaların
Eylül yağmurları kırmızı ağlar ağ-yar-ına
Keyfime diyecek yok başımda ağrımaz öyle
Gel hadi maziyi yad edelim korkusuzca böyle
Gel hadi gel ,bir beş on sene öncesini al da gel
Belki son kalbi tohum atılırken toprağa
Belki son bir çare derin dalmam gerek
Belki de beklemeleri beklemeden önce
Zamansız belkileri beklemem gerek
Belki beklemeler beni beklemeden önce
Sonbahar yapraklarını yeşil sulamam gerek
Belki de yaban gülü gibi dağda kırda bayırda
Gözlerim açık kırmızıları ma uyumam gerek
Gülay GÖKTÜRK