-Ne demek bilmemek? Ne demek umursamamak tüm yaşanılanları, barış güvercinleri görmedin mi gökyüzünde hani şu kandan merdivenlerle cennete tırmanan o güvercinleri? Nasıl anlayamaz, göremezsin anlayamıyorum... Umursamazsın... Görmezsin... Nasıl göremezsin o zavallı masumları... 

Ne acı hayat değil mi sayın canlar. İyiliği özgürlüğü istemek bile suç olmuş ki bedelleri ölüm olmakta. Oysa tek istekleri barış tek istekleri özgürlüktü. Hayat işte, nerden alıp nerden vereceğini bilemediğimiz 5 harfli kelime. 

Misal... 

Daha yeni kalkmıştı o sabaha güzel kız. Hazırlanıp dışarıya arkadaşlarının yanına çıkacaktı. Annesi dikkat et dedi, babası da. Söz vermişti kızcağız, dikkat edeceğim demişti. Bir inancın verdiği güçle çıktı dışarı kulaklarına kulaklığı taktı ve o güzel özgürlük türkülerini dinleyip daha da kuvvetlendirdi inancını. Mutluydu... Bir zafer kazanacağından emin bir yürüyüşte başkent sokaklarında ilerliyordu... 

Arkadaşları kafenin önündeki çardakta oturmuş kızcağızı bekliyorlardı. Uzaktaki karaltısı mı yoksa kendine has emin yürüyüşünden midir tanıdılar kızı. Çağırdılar oturdular kafeye. Bi çay iki çay derken aralarındaki o yakışıklı genç oğlan saatine bakıp 

-Vakit gelmiş oyalanmayalım 
-Nereye 
-Tren garında miting var, oraya tabii ki de. 

Hemen toparlanıp çıktılar kafeden. Otobüse bindi, yürüdü derken geldilerdi gara. Hınçla hınç doluydu önü. Birbirine bakıştıktan sonra arkalarda kendilerine yer buldular. Daha sonra yavaş yavaş ortalara geldiler. O barış nidaları adeta türkü olmuş hep bir ağızdan akıyordu. 

Kaptırmıştı kendini kızcağız o barış türküsüne. Herşeyi unutmuş ve masallar gibi güzel Dünyayı ve asıl insanın içinde tek olması gereken sevgi olduğu o eşsiz anıları düşündü, yutkundu, güldü ve bin tur attı o Dünyada. Bir an gerçekten emindi öyle bir Dünyanın olacağından... 

Bir an... 

................................................................................................. 

-Anne, anneciğim... 
-Ben burdayım anneciğim... 
-Anne, ANNE!!! 


Şimşek gibi bir sesle darmaduman oldu etraf. Hayat karartan bir bombanın sesiydi bu. Kollar bir yana, gövdeler, o kopmuş parmaklar, ellerindeki pankartlar, o titreyen bedenler, ağlayan gözler... Belki kapanan... Sonsuza dek o kapanan gözler... 

-Anneciğim... 
-Dikkat et demiştim yavrum, söz vermiştin... 


Kızcağızın son duyduğu söz vermiştin lafı oldu. Sonrası her taraf sessizleşti ve beyaz, bembeyaz bir ışığa büründü. O son nefes ile uçtu gitti bu dünyadan. 

Geride kalanlarsa... Kapalı kutular, açıklanamaz dosyalar, yapma taziyeler, sinirler, endişeler, korkular, telaşlar, gözyaşları ve en çok kan... Olabildiğinde kan... 


Barış güvercinleri kanla yapılan merdivenlerle cennete çıktılar... Geride kalan tüm hayatla... 



Sevgi ve saygıyla... Ölen kardeşlerimize Allah’tan Rahmet, yakınlarına başsağlığı dilerim... 




E F T E L Y A... 
(Akdenizi cebinde taşıyan kız... ) 

( Ne Demek Bilmemek? başlıklı yazı £FT€L¥@ tarafından 20.10.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu