Zıddı şer demek olan hayır, herkesin beğendiği, rağbet ettiği şeyler, şeref, meşru iş, faydalı ve sevabı gerektiren amel, iyilik, ibadet ve mal gibi anlamlara gelir.
Aynı kökten türeyen ‘Hayrat’ kelimesi ise, sevap kazanmak için Allah rızası yolunda yapılan iyiliklere denir.
Aslında hayır iki türlüdür.
Birincisi; "Mutlak hayır" olup, herkes tarafından daima beğenilen, sevilen ve herkese göre iyi olandır. Adalet, yardımlaşma, cömertlik ve doğruluk gibi... Allah'ın bizler için hayır gördüğü her şey.
"Kim zerre kadar hayır yaparsa onun karşılığını görecektir. Ve her kim zerre kadar şer (kötülük) işlerse onu görecektir" (Zilzâl Suresi, 7,8).
"Ne hayır yaparlarsa ondan mahrum bırakılacak değildirler. Ve Allah takva sahiplerini bilir" (Âl-i İmrân Suresi, 115).
"Herkesin yüzünü döndürdüğü bir yönü vardır. Öyleyse siz de hayırlı işlere koşun. Birbirinizle yarışın. Nerede bulunursanız bulunun, Allah hepinizi getirir. Şüphesiz ki Allah her şeye kadirdir" (Bakara Suresi, 148).
İkincisi; "Mukayyed hayır"dır. Yani kişiden kişiye değişen birine göre hayır, bir başkasına göre şer ve kötülük sayılan şeyler... Kötü yolda harcanan çok mal ya da bahşedilen gücünü zulümde kullanmak gibi…
Peki, biz insanların hayır telakkisi nasıldır?
Eğer istediğimiz gibi giderse işler, hayırlı sayarız çoğumuz!..
Başkalarının arzularının gerçekleşmesi bizim açımızdan şer olarak değerlendirilse de onlar için hayır diye değerlendirilebilir!..
Bu bağlamda “İnşaallah” tabirini de ele almakta fayda vardır. Şöyle ki, inşallah,
Arapçada ‘Allah dilerse’ manasındadır. Bu kavram bizim kullanımımızda ise, adeta arzularımızın kesin olarak olmasını istediğimiz hallerde gündeme gelmektedir.
Ama durum hakikatte nasıldır diye baktığımızda işin farklı bir veçhesiyle karşılaşıyoruz:
"İhtimal ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve ihtimal ki sevdiğiniz bir şey kötülüğünüzedir" (Bakara Bakara, 216).
"Hoşlanmadığınız bir şeyi Allah çok hayırlı kılmış olabilir" (Nisâ Suresi, 19).
Biz kullar acil ve dünyevi olanı hemen istiyoruz. İstiyoruz da hakkımızda hayırlı mı, hayırsız mı pek de düşünmüyoruz doğrusu!..
“Ama siz (ey insanlar!) ahiret daha hayırlı ve daha devamlı olduğu halde dünya hayatını tercih ediyorsunuz.” (A’lâ Suresi, 16, 17)
Günü kurtarmaya yönelik, egosunu tatmin etmek ve şartları kendi lehine çevirmek için her türlü gayrimeşru girişimde bulunma zihniyeti, kişiye göre hayır diye lanse edilse de şerrin ta kendisidir belki!..
Akliselim sahibi fertler olarak işlerin hayırlısı olsun derken, kendimiz, ailemiz, ve memleketimiz için uygun olan her ne hal ise onu Yüce Allah’tan istiyoruz demektir!..
İşte bundan dolayıdır ki, yapılan bu seçimin kardeşliğimizin pekişmesi, barış ve huzurun tesisine zemin hazırlaması, birlik ve bütünlüğümüzü sağlaması açısından talebimizi Rabbimize yüreklerimizle iletiyoruz…
Bu cennet vatanda işlerin makul biçimde yürümesi, can, mal, akıl, nesil ve din emniyetine ilaveten müspet anlamda terakki etmek için istikrar talebimizi yineliyor ve geleceğimize sâlih evlat, mamur bir dünya ve bütün insanların faydalandığı ilim, irfan ve donanımlı elemanlar bırakmak için inancımız doğrultusunda hayır diliyoruz…
Peygamber Efendimiz (s.a.v): "Kişinin kendinden sonra bıraktığı şeylerin en hayırlısı üç tanedir: Kendisine dua edecek sâlih evlat, kendisine sevabı ulaşacak olan sadaka-i câriye ve kendisinden sonra onunla amel edilecek ilim" diye buyurmaktadır (İbn Mâce, Mukaddime 20).
O halde, Müslüman, hem kendisi için hem de tüm insanlık için hayrı istemek, hayra teşvik etmek ve kötülüklerden uzaklaşıp başkalarını da uzaklaştıramaya çalışmak durumundadır. Çünkü Yüce Allah bu konuda:
"Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, ma'rufu(İyiliği) emreden, münker(Kötülük)den alıkoyan ve Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz" (Âl-i İmrân, 110) buyurmaktadır.
Bilinmelidir ki, İslâm literatüründe "Maruf"; her türlü hayrı, "Münker"de her türlü kötülüğü ifade eder.
Herkes üzerine düşen görevi hakkıyla yaparsa, üstesinden gelinemeyecek hiçbir sorun yoktur.
Allah dünya ve ahrette hakkımızda hayırlı olacak olanı versin inşallah!..
Selam ve dua ile!..
MFK