Hikâye bu işte, ibret olsun diye anlatılır.
Suç işleyen iki kafadar, padişahın huzuruna çıkarılır.
Alacakları cezayı merakla beklemektedirler.
Padişah bir şans verir ve affetmekten yanadır ve teklif eder:
-“ sizi affederim ama bir şartım var” der padişah.
-“nedir şartınız” der meraklı kafadarlar
-“üç ay içinde atıma okuma-yazma öğretirseniz sizi affedeceğim”
“Karar vermek için 15 dakikanız var” der ayrıca.
Suçlular şaşkınlık içerisinde birbirlerine bakar ve birisi sürenin dolmasını
beklemeden konuşur :
-“tamam kabul ediyorum” der ve padişahın huzurundan ayrılırlar.
Yalnız kaldıklarında, diğeri itiraz eder arkadaşına :
-“yahu manyak mısın, hiç ata okuma yazma öğretilebilir mi?”
Diğeri ise kendinden çok emin olmanın rahatlığı içinde keyifle cevap verir:
-“zaman kazanmak için kabul ettim”
Üç ay içerisinde, gün doğmadan neler doğar:
“Ya at ölür, ya padişah ölür, ya biz ölürüz ya da gerçekten ata okuma yazma öğretiriz”
der. J
Hikâyeden; kararlılık, sabır ve ümit adına, herkes
üzerine düşen payı alır.
Önemli olan, suçlu duruma düşmeden, yaşamda verimli alternatifler
üretebilmektir.
Yere düşen akıllı adam, bir avuç kum alır da öyle kalkar. Değil mi dostlar?..
Ali Rıza MALKOÇ
20/12/2015