Öyle yıllar öncesi sıradan bir gün. Bir pazar günü Ankara'nın
Yenimahalle semt pazarına gitmişiz. Bir saat kadar pazarda alış verişimizi
yaptık, daha sonra elimizde ki malzemeleri o zaman ki arabamızın bagajına
yerleştirip arabayı hareket ettirdik. Tam ana yola çıkarken önümüzden yıldırım
hızıyla bir motosikletli geçti ki az kalsın çarpışıyorduk. Ramak kalmıştı sizin
anlayacağınız. Ben yola çıkınca o da az önümde, motorun arkasında da bir kişi
yani iki kişiler. Neresinden çıkardıysa kocaman bir bıçak çıkardı ve gösterdi
bıçağı. Hani cart curt edersen seni gıdım gıdım doğrarım mı demek istiyordu
neydi? Ben oralı olmayınca gazlayıp gittiler. Yanımda hanım, çocuklar. Kafaya
takmış da peşlerine takılmış olsam belki de bu gün hani ...ok yoluna gitti
Niyazi durumları da olabilirdi...
Bir gün Eskişehir yolunda kırmızı ışıkta durmuşum. Yanıma gayet lüks bir araba
yanaştı. İçinde gayet yakışıklı iki tane delikanlı. Direksiyonda oturan gayet
sakin camı açtı. Bana bakıyor bir anda göz göze geldik. Döndü bana ''Amca gel
istersen anahtarına kapışalım mı?'' Allah Allah bana mı diyor bu velet hem Amca
hem de kapışalım lafını? Baktım kırmızı ışıkta da bizden başka kimse yok. Ne
desem ki şimdi ben buna? Baktım adamın arabası son model BMV benim araba ise
orta direk arabası da sayılır yani Opel Astıra... Biraz dalga geçsem şunlarla.
Yok, yok dalgada geçmemeliyim. Adamlar iki kişi şimdi arabadan iner bana
saldırır maldırırlar. Neme lazım. Döndüm gence ''Sen bu anahtara benim ne kadar
zor sahip olduğu mu biliyor musun?'' dedim. Adamlar yeşil ışık yanınca bir
topukladılar ki onların egzoz dumanından neredeyse benim araba kaybolacaktı...
Bunun ile küçük abdest yarıştırsam, yarıştırmaya girsem kesin hayattan kopmuş,
ahretin yolunu tutmuştum...
Geçmiş zamanın birinde, Kızılay da bir pazar günü arabamı park edip
dolaşacağım. Tam kapıları kilitledim hemen yanıma ağzı leş gibi kokan, kafa
tamamen dünyadan kopmuş pejmürde kılıklı bir adam yaklaştı. ''Ağabey arabana
biz bakarız sen hiç merak etme.'' Ne yapabilirsiniz böyle bir durumda? Ya defol
git almayayım ayağımın altına seni deyip o adam ile çatışmakta var. Ya da eline
üç beş kuruş sıkıştıracaksınız. Onu yapmazsanız, arabayı bırakıp gittiğinizde
her tarafı çizilmiş de bulabilirsiniz arabanızı, beş yüz lirada sonra boyatmaya
verirsiniz. Görünen köy kılavuz istemez, adam sarhoş, verdiğiniz parayla yine
içecek belli ki... Bıçağı çekip niye bana para vermedin diye sizi
yaralayabilir, öldürebilir de... ''Eyvallah ağabeyim al sana beş lira iyi bak
arabaya.'' Sen bakmazsan zaten arabanın hali harap yani...
Eski günlerden bir zaman dilimi, doksanlı yıllar belki. Oğlunuz komşunun aynı
yaştaki oğlu ile saç saça baş başa kavga etmiş. Her ne kadar çok katlı
apartmanlarda komşuluk zayıfsa da, çok görüşmeseniz de, adı üstünde, komşu
işte. Ne olmuş yani çocuklar kavga ettiyse, bu gün kavga ederler yarın can
ciğer kuzu sarması olurlar. Gidip de komşumun ağzını burnunu kırsam ben de onun
hem çocuğunu hem de babasını dövsem diye aklınızdan geçirdiyseniz, hayatınızın
hatasını yaparsınız bence. Belki adam size bir yumruk atar, siz de altta
kalmamak için ona sallarsınız bir yumruk. Hadi adam da kalp rahatsızlığı var
küt birden gitti. Öldürdünüz onu. O öldü mü siz de yarı ölüsünüz demektir.
Mahkemeler ceza evleri sizi bekliyor. Hâlbuki ne gerek var. İyi ki bu
davranışlara takılmadım, yoksa çoktan hayatım kaymıştı belki de...
Bir başka günde bir arkadaşın davetlisi olarak Kızılcahamam'da bir köy düğününe
gitmişiz iki üç meslektaş, bir başka meslektaşın oğlu evleniyor. Tam bir
otantik Ankara köy düğünü. Davul var zurna var, saz var, kaşık havası oynamak
var. Kalabalık, hem de çok kalabalık. Girdik biz de arkadaşımızın sülalesinin
arasına, ortama uymaya çalışıyoruz. Hem de ikram edilenleri yiyoruz, kayıntı
yapıyoruz. Davullar güm güm ortalığı inletiyor ki hem de ne inletme. O arada
ellerinde çifte, kırma diye tabir edilen adamlar gelin ile damadın yakınları
başladılar havaya mermileri saydırmaya. Uzaktan silah seslerini duyanlar,
teröristler ile güvenlik kuvvetleri çatışmaya girdi bile zannedebilirler, o
derece yani. Her zaman silahtan ve silahı olanlardan ve silah bulunan
yerlerden, nefret ederken, uzak durmaya da çalışmışımdır. Hemen geri çekildik
arkadaşlar ile... Hani şeytan doldurur derler ya. Öyle deseler de biliyoruz ki
dolduran da boşaltan da insan aslında. Neyse Allah dan o gün o silahlar bir
arıza çıkarmadı, ama çıkarabilirdi de ve biz bu gün yaşamıyor olabilirdik... O
günden sonra silah atılan, silah olan düğünlere davet etseler bile bir mazeret
uydurup gitmemeye çalışıyorum...
Bu ve buna benzer birçok olay sizlerinde başından geçmiş olabilir. Atalar
sözüdür çok meşhur ''Öfke ile kalkan zarar ile oturur.'' derler. İnsanlara
uysan bir dert, uymasan bir dert, hayat zaten pamuk ipliği çoğu zaman. Birçok
ipe sapa gelmez olaydan, basit tartışmalardan ne cinayetler işleniyor, ne
hayatlar kararıyor. Dikkat etmek lazım, dikkat etmek lazım...