Zamanı geldiğinde, dur durak dinlemeyen, yoğun ve sırnaşık mısralar zapt eder geceyi. Bir şairin en perişan hallerinden kurtuluşudur bu açlık durumu. Günlerdir süren bir kalem tutukluğunun ardından, ilaç gibidir. Can katar boş kağıtlara. Kanı çekilmeye yüz tutmuş duyguları kamçılar, yürekleri ısıtır.
Şiir aşktan da öte bir tutkudur. Haykırmaktır maddenin özünde saklı olanları. Manaya bir beden çizmektir.
Sövmektir bazen, en süslü kelimelerle. Sövüp de rahatlamak ve gerisini artık okuyan, dinleyen düşünsün bencilliğidir.
Duygulanımın çok eşliliği ve paylaşımıdır. Kendini, kendinden başkalarıyla aldatmaktır defalarca ve sen sunarken duyduğun hazzı çoktan unutup gitmişken.
Şiir şiire dost olamaz. Şiirde tek dostluk, mısralar arasında olandır. Her yaşanan olay birbirinden ve her hissedilen duygu bir öncekinden farklı olduğu gibi, şiirler de bambaşka ve apayrıdır. Bir topluluk içerisinde ve tek bir başlık altında düşünülemez. Şiire yakışan kendine özgülük ve de özgürlüktür.