Sevgili
Öğrenciler;
Şanlı tarihimizdeki kahramanlık destanlarından biri de
Çanakkale Zaferidir. Bu zaferin Türk tarihi içinde ayrı bir yeri vardır.Çanakkale Zaferi, birinci dünya savaşında kahraman
yiğitlerimizin cihanı hayrette bırakan başlı başına gerçek bir iman gücünü gösteren eşsiz
bir kahramanlık destanıdır.
Çanakkale Zaferi, maddiyatın maneviyata yenildiğinin bir
göstergesidir.
Batılılar haçlı seferlerinden beridir müslüman Türk varlığını
yeryüzünden silmek istiyorlardı.Çanakkale Savaşı’nda nihayet önlerine fırsat çıkmıştı.
“Son Haçlı Seferi”nde yakaladıkları imkanı sonuna kadar kullanıp,Osmanlı
Devleti’ne ölümcül bir darbe indirip mirası kendi aralarında bölüşmeyi amaç
edinmişlerdi. İngilizler ve müttefikleri, Osmanlı Devleti’ni en zayıf anında
yakaladıklarına inanıyor ve Çanakkale’yi geçerek İstanbul’a girecekleri ve
devleti dağıtacaklarına kesin gözüyle bakıyorlardı. Öyle ki, İngiltere
Başvekili Lloyd George, bu durumu müttefiklerinin hissiyatına tercüman
olurcasına şu alaylı ifadelerle ortaya koymuştu:
“Türk Milleti sadece birinci
sınıf dövüşen bir kalabalıktır.”
Aynı küstahlığı, İngiliz Bahriye Nazırı Winston Churhill
ise şu sözlerle dile getirmişti:
“Türkler mi? Bir elimizi arkamıza bağlar,
diğer elimizle yener geçeriz o milleti!.”
Düşman gemileri, işimizi yarım saatte bitirip, turistik
seyahat yapıyormuşçasına boğazı geçeceklerinden o kadar eminlerdi ki, beş çayı
içmek ve piknik yapmak için birbirlerine söz bile vermişlerdi. Hatta,
İngilizler İstanbul’da kullanmak için, 10 şilinlik banknotlarının üzerine
Osmanlıca “60 gümüş kuruş” yazarak, paralarını dahi hazırlamışlardı. Ancak kuvvet dengeleri arasında korkunç uçurumlar vardı. Her türlü askeri
malzeme bakımından gayet iyi düzeyde olan modern düşman ordusuyla; topu-tüfeği
sayılı, siperleri ve silahları zayıf, yarı aç ordumuz eşit olmayan şartlarda savaşıyordu.
Ordumuzun en yeni topu üzerinde yapım yılı 1885 yazılıyken;düşman topları ise
saatte sayısız seri atışlar yaparak mevzilerimizi dövüyor, cehenneme
çevirircesine kan kusturuyordu. Cephede top yetersizliğinden
dolayı, hiç olmazsa aldatıcı olsun diye bazı mevzilere soba borusu yerleştirilmişti.
Siperler için yeterli kum torbası ise hiç bulunamıyordu. Bazen İstanbul’dan
birkaç yüz torba getirildiğinde, bırakın kum torbası olarak kullanmayı,
askerlerin harap elbiselerinin tamirine ancak yetiyordu. Bu savaşın, silahla
iman gücünün çarpışmasından başka bir anlamı yoktu. Birisinin elindeki en büyük
kozu askeri gücü, bundan tamamen mahrum olan diğerinin ise yegane sığınağı iman
kalesi idi. Modern silahlarla donatılmış düşman ordusunun karşısında, ateş
almaz tüfeklerle, patlamaz toplarla, yalın ayak, aç bir mide ile kazanılmış
büyük bir zaferdir Çanakkale.
18 Mart
1915 tarihinde yapılan deniz savaşları ve 25 Nisan 1915 günü karadan çıkarma yaptığı kara harbinde düşman donanmaları çok ağır kayıplar vererek geri çekilmişlerdir.Bu cephede yaklaşık 253 bin askerimizin şehit olmuştur.
Çanakkale Savaşlarında Anadolu’da her 3 evden bir şehit
çıkmıştır.Bu kayıplarımızın en büyüğü de
eğitim hayatımıza etki eden kayıplardır.Yüksek öğretim, medrese,
sultani ve idadilerden pek çok öğrenci ve öğretmen bu savaşlarda kahramanca
savaşmıştır.1915’te eğitim gören binlerce tıbbiyeli okulunu
bırakarak Çanakkale’ye koştu. İki tümen halinde Gelibolu’ya gelen bu gençler,
bir Anzak baskını sonucu şehit düştüler. Bu nedenle Darül Fünun sonraki yıl
açılışta siyaha boyandı. Arıburnuna sevk edilen İstanbul lisesi öğrencilerinin
kollarına hedef olmamaları için sarı kurdeleler takılmıştı. Fakat 19 Mayıs
taarruzunda 2. Tümenin çoğu öğrenci olan gencecik fidanları ölüm kusan makineli
tüfekleri karşısında ekin gibi biçilmişti. Siperlerde sadece sarı kurdelelerine
yazdıkları şu mukaddes ibare kalmıştı. “İstanbul Lisesi Vatan Sağolsun!”
Bu
savaşta milletimiz kesin olmamakla beraber ülkenin “beyin takımını” oluşturan
10 binden fazla öğretmen, öğrenci, mülkiyeli, tıbbiyeli yetişmiş okur-yazar
takımını yitirmiştir. Çanakkale’de yükseköğretimden verilen şehitler nedeniyle
Gazi Mustafa Kemal Paşa “ Biz Çanakkale’ye bir Darül Funun gömdük” derken,
İngiliz Başbakanı Winston Churcıll ise “ Biz onların çiçeklerini kopardık”
demiştir.Mehmetçikler “gök ekinler gibi” biçilmek pahasına ma’kus talihimizi
yenmek ve bize biçilen kefeni yırtmak için bedenlerini feda etmiş ve korkusuzca
ölüme yürümüşlerdi. Böylesi bir günde cephanesi biten askerlerine karşı 19.
Tümen Anafartalar Komutanı devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk -Süngü tak- emrini
vererek yıllarca Türk Milleti’nin hafızasından silinmeyecek olan “Ben size
Taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum, Biz ölünceye kadar geçecek zaman
içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir.” Sözlerini
söylemiştir. Atatürk, Çanakkale’deki Türk askerinin manevi gücünü şöyle
anlatıyor; “Karşılıklı siperler arası sekiz metre. Yani ölüm muhakkak… Birinci
siperdekilerin hepsi düşüyor. İkinciler onların yerine geçiyor.. Fakat ne kadar
gıpta edilecek bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç
dakikaya kadar öleceğini de çok iyi biliyor.. En ufak bir korku endişe
göstermiyor… Sarsılmak yok!!! Okuma bilenler Kur’an-ı Kerim okuyor, bilmeyenler
kelime-i şahadet getirerek yürüyor. Emin olun ki Çanakkale savaşlarını
kazandıran bu yüksek ruhtur…”
Çanakkale savaşlarında sadece mehmetlerimiz değil ,12 yaşında
babasıyla beraber cephede çarpışan Nezahat onbaşı, Anafartalarda çarpışan
Hatice Hanım, Kosova’dan gelerek düşmanla çarpışan Zeynep Hanım, Mehmetciğin cephanesi, yağmurdan ıslanmasın diye, biricik evladının
üzerinden, örtüyü alıp cephanenin üzerine örten, kahraman Şerife ana gibi
mangal yürekli Türk kadınları kahramanca savaşmış, canını ortaya koymuştur.
İngiliz
Başkomutan Hamilton bu hakikati şöyle itiraf ediyordu: “Türkler hücuma
kalktıkları zaman, ‘Allah Allah’ deyip Rablerinden yardım diliyorlardı. İşte bu
Allah sevgisi ve inancı Mehmetçiği galip getirmiştir.” Bütün bunlar “Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli” diyen Türk-İslâm Şairi
Mehmed Akif’in ifadelerinde abideleşen din ve devletin bekası içindi. Bunu en
güzel surette, oğlunu cepheye gönderirken sarfettiği şu sözlerle bir Osmanlı
ninesi bayraklaştırmıştır:
“Hüseyin’im, yiğit oğlum benim! Dayın Şıpka’da,
baban Dömeke’de, ağabeylerin Çanakkale’de şehit düştüler. Bak, son yongam
sensin!. Eğer minareden ezan sesi kesilecekse, camilerin kandilleri sönecekse
sütüm sana haram olsun!. Öl de köye dönme!..”
“Çanakkale Geçilmez” sözüyle tarihe geçen büyük destan
işte böyle yazılmış, bu şuur ve sarsılmaz iman ile kazanılmıştır.Çanakkale
Savaşlarında askerlerimizdeki iman gücünün büyüklüğünü, şehadet şerbeti içmenin
önemini şöyle açıklar.
“Taarruz halinde
olan çarpışmalar, siper muharebelerine dönmüş ve gece olmuştur. Son kalan
taburu ile ertesi sabah için hücum emri olan 57. Alay komutanı şu anda
mezarının bulunduğu Bomba Sırtı güney eteklerinden aşağıya baktığında o sisli Nisan sabahı arazide yayılmış küme küme beyazlıklar görür tabur komutanını
çağırarak sorar. Bunlar ne?
“Komutanım, onlar fecre az bir zaman kala emriniz
ile hücuma geçecek erlerimizin iç çamaşırlarıdır” cevabını verecektir. Her bir
vatan evladı şehit olmak için yıkanmış, temiz çamaşırlarını giymiş, kirlilerini
ise belki yaralı geri dönersek diye yıkayıp çalılara sermişlerdir. Fakat o
kahramanlarımıza bir daha geri dönmek nasip olmamış erinden alay komutanına
kadar her biri şehitlik mertebesine ererek tarihe şehitler alayı olarak
geçmişlerdir. Mehmetlerimiz kahramanca savaşırken insanlıklarını da sonuna
kadar devam ettirmişlerdir.
“Geçmişini
bilmeyen yok olmaya mahkumdur.” Unutmayın! Her kıymetli şeyin bir bedeli
vardır. Bu vatanın bedeli de Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında şehit
kanlarıyla ödenmiştir.İnanıyorum ki sizler geçmişte ecdadımızın verdiği bu
bedelleri asla unutmayacak ve kutsal vatanımıza sonsuza dek sahip çıkacaksınız.
Sevgili Öğrenciler; yazıma son verirken başta
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu mücadeleye katılan kahraman Türk
ordusunu, onu her şeyiyle destekleyen aziz Türk milletini ve hayatlarını
vatanları uğruna feda eden bütün şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve şükran
ile anıyorum,ruhları şad olsun mekanları cennet olsun.
Not:Çanakkale Anma töreninde okumak için hazırladığım yazı
(
Çanakkale Geçilmez başlıklı yazı
SELMA38 tarafından
29.02.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.