MEDENİYET ÖLDÜRÜLEN INSAN SAYISIYLA MI ÖLÇÜLÜR?
Ben film izlemeyi oldum olası çok severim ama seyredeceğim filmin, o anki ruh halime uygun olması gerekir.
Mesela hafta sonları beynimi dinlendirmek için eski Türk filmlerini ( özellikle Türkan Şoray-Kadir İnanır'ın oynadığı:Dila Hanım,
Selvi Boylum Al Yazmalım olursa tadından yenmez ) tercih ederim.
Ya da yabancı romantik komedi türünde Julİa Roberts -Richard Gere filmleri, keyfim yerindeyse Mel Gibson Cehennem Silahı serilerini defalarca seyretmek ,bıkmak bir yana beni son derece mutlu eder,dinlendirir.
Hafta arası durum farklı; dünyanın ve ülkenin gündemini yakından takip etmek gerekir.
O zaman da olaylara uygun filmler ,belgeseller izlerim.
Geçen akşam muhteşem bir film izledim: 2014 yılının en iyi film dalında Oscar alan, 12 Yıllık Esaret (12 Years a Slave).
Newyork'ta yaşayan Solomon Nortup'un aynı adlı romanından uyarlanan film; İngilizler tarafından, özgür olduğu halde zorla
12 yıl boyunca köle olarak çalıştırıldığı yazarın gerçek yaşam hikayesini konu almış.
Tam bir vahşetti yaşananlar! Bir an, abartılmış olabileceğini düşündüm ve merak ettim:'' Şu medeni ülkeler nasıl medenileşmiş?''
diye ve araştırdım.
Aslında o kadar çok ki hangisinden başlayayım bilemiyorum.
Kendinden olmayan insanlara hayat hakkı tanımayan,başka kıtalardaki zenginliklerden pay alabilmek için gittikleri yerde yaşayan insanlara zulmeden,katleden o emperyalist düşünceye mensup ülkelerin yaptıklarının bir kısmını çok kısa paylaşmak istiyorum .
Hakkını yememek gerekir ki; bu işin başını İNGİLTERE çekiyor!!
İngilizlerin; Afrika,Hindistan,Güney Asya'da yaptıkları vahşi katliamların kayıtlarını hala saklıyorlar.
Hindistan'da ; topların önüne bağlanıp, katledilen o zavallı insanların fotoğraflarını dünya kamuoyuyla paylaşırken hiç utanmıyor,sıkılmıyorlar.
Güney Afrika'da yaşayan Zululara yaptıklarını ise sonunda itiraf etmek zorunda kalmışlar.
Yine Güney Batı Afrika'da yaşayan kabileleri birbirlerine kırdırmışlar.
Güney Asya'da Malayları gözlerini bile kırpmadan katletmişler.
Avustralya'da binlerce Aborjini katlederek sistematik bir soykırıma imza atmışlar.
Kenya'da 1949 yılında yerlilerin topraklarına el koyup onları köleleştirmiş, karşı çıkan 15.000 kişiyi öldürmüşler.
Günümüzde hala terör örgütlerini desteklemekten vazgeçmeyen dostumuz FRANSA' ya gelelim:
Kuzey Afrika'da, Afrika' nın içlerinde, Güney Asya'da ve sahip oldukları sömürgelerinde soykırıma varan katliamlar yapmışlardır.
En akılda kalanı, şüphesiz ki Çad' da yaptıklarıdır.
1900 yılında Çad 'a giren işgalci Fransızlar orada yaşayan ve kendine boyun eğmeyen binlerce insanı katletmiş, kalanları ise zorla hristiyanlastirmislar.
Bir çok kisi bu zulümden dağlara ve çöle kaçarak kurtulmuş.
1917 yılında işgalci Fransızlar; ülkenin her yanına haber gönderip, artık İslam' la barışmak istediklerini söylemiş ve bütün Müslümanları Abese şehrine toplamış.
Bu toplantı, yine bir Fransız komiser önderliğinde kalabalık bir gurup tarafından basılmış ve oradaki bütün Müslümanlar katledilmiş.
Tunus, Fas ve Cezayir'de yaptıkları ise herkes tarafından biliniyor.
Cezayir'de 132 yıl süren mücadele sonunda isyanı bastırmaya çalışmışlar ve 5 Ağustos 1945 yılında tam 45.000 kişiyi katletmişler.
1962 yılında olayların durulmasının ardından, bu sürede 1.5 milyon Cezayirlinin katledildiği ortaya çıkmış.
Burada yaşayan halkın dilini ve kültürünü de yok etmeye çalışmışlar ve bunu kısmen başarmışlar.
Bu gün hala bu ülkelerde yaşayan insanlar Fransızca dışında, bildikleri halde başka bir dil konuşmuyorlar.
Çok yakın tarihte 1994 yılında orta Afrika'da bulunan Ruanda da yaşayan 800.000 Tutsi ve ılımlı Hutu'nun Fransızlar tarafından desteklenen aşırı uç hutular tarafından öldürülmesinde en büyük suçlu ve sorumlu olan ülke Faransa'dır.
Dostumuz ALMANYA' ya gelince:
Medeniyetin en önde giden ülkelerinden biri olan Almanya'nın da medeniyet(!!) yolunda sicili oldukça kabarık
En bilinenlerden biri; 1904-1907 Namibya katliamı.
Alman işgaline karşı çıkan halkı, Voterberg bozgununun intikamını almak için aileleriyle birlikte çöle sürmüşler ve bu zavallı insanların bir kısmı susuzluktan,diğerleri ise zehirledikleri sulardan hayatlarını kaybetmiş.
1985 yılında BM' de hazırlanan raporda 85.000 kişiyi yok ettikleri tespiti yer alıyor.
Nazı Almanya'sının milyonlarca Yahudiyi gaz odalarında katlettiğini bilmeyeniniz var mi?
Aynı kamplarda milyonun üzerinde Polonyalı ve çingenenin katledildiği de biliniyor.
Medeni, Özgürlüklerden yana ( Öyle ki; terör örgütlerinin bile itibar gördüğü, teröristlerin elini kolunu sallayarak rahatça dolaşabildiği !!)
bir ülke olan BELÇİKA' da sıra:
2. Leopold Kongo'yu işgal etmiş ve Berlin Konferansına göre özel mülkü olan bu yerde 1890-1905 yılları arasında yaklaşık 10 milyon yerliyi
katletmiş, Kongo nüfusu 20 milyondan 8 milyona düşmüş.
Öyle ki; köle olmak istemeyen halkın, özellikle çocukların elleri ve ayakları kesilmiş.
O dönemde Belçika askerlerinin en büyük hobisinin kesik çocuk eli biriktirmek olduğu vahşet, fotoğraflara yansımış.
İTALYA:
Geç de olsa bu medeniyet (!!!) kervanına katılan ülkelerden biridir.
1911 yılında Osmanlı'ya savaş ilan ederek Trablus'u işgal etmişler, fakat işler umdukları gibi gitmemiş. Osmanlı kaybettiği toprakları geri kazanmaya başlayınca, İtalyanlar yeli halka saldırmış ve kadın çocuk demeden önlerine çıkan tam 4.000 kişiyi katletmişler.
Osmanlının bölgeyi terk etmek zorunda kalmasıyla katliamlar artarak devam etmiş.
Daha sonra ise Habeşistan'ı (bu günkü adıyla Etiyopya ) işgal ederek daha da medeni olabilmek için orada yaşayan insanları öldürmekten kaçınmamış.
İspanya ve Portekiz: Her iki ülke de dillere destan katliamlarla medeni ülkeler (!!!) sıralamasında ilk sıralarda yerini almışlar.
Amerika'nın keşfinden sonra gördükleri altın madenleri iştahlarını kabartmış ,oraların yeraltı ve insan gücünü sömürebilmek için karşı çıkan binlerce yerliyi yok etmişler.Yetmemiş, ardından madende çalıştıracak işçi bulamayınca, Afrika'dan gemilerle köle getirmişler. Bunların çoğu,yolculuk esnasında açlıktan ve hastalıktan ölmüş.
İspanyolların Güney Amerika'da İnkalara yaptıklarını,yanlarında getirdikleri çiçek mikrobu bulaştırarak orada yaşayan Kızılderilileri ve
40.000 kişilik orduyu 180 kişiyle nasıl kalleşçe telef ettiklerini okurken gözyaşlarıma hakim olamadım.
Yine bu günkü Meksika bölgesini elinde bulunduran Aztekler bölgeyi İspanyollardan korumak amacıyla 1520 yılında çok fazla insanını kaybetmişler ve yurtlarını terketmek zorunda kalmışlar.
Portekiz Afrika'da ilk sömürge sahibi olmasıına karşın, sömürgelerini en son terk eden ülkedir.
Ve Amerika:
Bu gün yaptıklarını Afganistan,Irak, Suriye' yi ne hale getirdiklerini anlatmayacağım,bunları her gün medyadan görebiliyoruz.
Asıl Japonlara yaptıkları zulüm ve katliamın izleri hala taptaze.
Pasifik'te japonları durduramayan Başkan Truman Pearl Harbor'un intikamını almak için nükleer saldırı emrini veriyor ve 6 Ağustos 1945 de ilk bombayı Hiroşima'ya atıyorlar. İlk anda 70.000 kişi hayatını kaybediyor, sonradan bu sayı 200 bin kişiye ulaşıyor.
Üç gün sonra, bu kez Nagazaki'yi vuruyorlar, orada da ilk anda 74.000 kişi ölüyor daha sonra bu sayı 143.000 e çıkıyor.
Rusya:
Kadim dostumuz Rusya'nın gerçekleştirdiği katliamların en zalimcesini, Azerilere, Şubat 1992 de yaptığı Hocalı katliamını, büyük küçük herkes hatırlıyor ,rakam Azerbaycan resmi kaynaklarına göre 613 kişi.
Medeni ülkeler (!!!) sıralamasında bu soğuk ülke de hatırı sayılır bir yerde bulunuyor.
Daha binlerce insanın kanının ıslaklığı hala ellerinde.
Geçmişte bunun gibi sayamayacağımız kadar çok katliamlar yapan bu ve benzeri sömürgeci ülkelerin, çok yakın zamanda Yugoslavya'nın dağilması sırasında AVRUPA'NIN ORTA GÖBEĞİNDE Bosna'da yaşananları görmezden gelen, bu gün Ortadoğu'da (Irak,Suriye,mısır,Filistin, Yemen, Mısır....) yarattıkları kaos ortamını ranta çevirme derdine düşen ve yerinden yurdundan olan,çoluk çocuk binlerce insanın hayatını kaybetmesini umursamayan hala MEDENİYET (!!!) için yarıştıklarına hepimiz şahidiz.
Şimdi düşünüyorum da;Medeniyet dediğimiz şey nedir, insan katletmek mi?
Medeniyet öldürülen insan sayısıyla mı ölçülüyor?
Bunun sınırı var mıdır?
Kana doymayan bu katiller daha ne kadar medeni olacaklar?
SAYGILARIMLA
Sebahat Karagöz